Su altında fotoğraf çekmek herkesin ilgisini çeker: Işık koşulları alıştığımız gibi değildir, poz vermek zordur. Suyun altında her şey başka görünür.
Bu yaz tatilinde Sony’nin DSC TX5 adında bir su altı kamerasıyla oynama fırsatım oldu. Kamera bir çok açıdan mükemmel: Su geçirmiyor, çözünürlüğü gayet iyi, renk performansı ve video seçenekleri de fazlasıyla başarılı. Üstelik çok pahalı da değil (artık TX10 üretiliyormuş ama o bile 300 dolar civarında). Sony’den beklenmeyecek şekilde SD kart kullanan TX5 bütün mükemmeliği içinde aynı zamanda berbat bir alet.
Bunun da çok basit bir nedeni var: LCD kesinlikle su altında görülmüyor. Sudan çıkınca da zaten güneş yüzünden görülmüyor 🙂
Dünyanın en iyi algılayıcısına ve özelliklerine bile olsa kullanıcıya ne çektiğini gösteremeyen bir kamera neye yarar ve ne için yapılır?
Yukarıdaki örnekteki gibi “Ne çıkarsa bahtıma” deyip deklanşöre basacaksınız.
Aslında bu da bir yöntem elbette. Sonuçta kontrolü bırakmanızı sağlıyor. Yine de her seferinde ne çektiğinizi görmek için gölge bir yer aramak zorundasınız ve bu gayet sıkıcı.
Kameranın bir diğer dahiyane özelliği de touchscreen olması. Bütün seçenekleri ekrana dokunarak ayarlamanız gerekiyor. Göremediğiniz bir ekranda bunu yapmaya çalışırken ilginç bir deneyim yaşıyorsunuz tabi.
“Sonuçta TX 5 Sony’nin yaz eğlencesi amacıyla çıkardığı bir alet ne bekliyorsun ki?” diyebilirsiniz. Yine de kamera üreticilerinin genelde çok garip hatalar yaptıklarını düşünüyorum. Kullandıkları teknolojiler o kadar hayranlık verici ki takıldıkları noktalar gülünç kalıyor. Görüntü üreten her insanın en temel ihtiyacı çektiği şeyi görebilmektir : ) Bunu anlamak çok zor olmasa gerek.
Son yorumlar