Samsung 4 Ocak itibariyle yeni kamerası NX10’u duyurdu.
Alet beklendiği üzere aynasız bir DSLR. APS-C boyutunda 14.6 MP’lik bir algılayıcısı var ve 3 inch’lik OLED (Organic LED) ekranıyla yanlış değilsem bu alanda bir ilk oluyor. Bakaç olarak da VGA bir LCD kullanıyor.
OLED ekranın enerji ihtiyacı daha az, görüş açısı daha geniş ve LCD’ye göre daha yüksek kontrast sunuyor.
Bu hareketle Samsung da büyük algılayıcılı küçük kamera trendine sağlam bir giriş yapmış oluyor. Anlaşılan 2010 hareketli geçecek!
Aynı zamanda 720p video ceken aletle ilgili ayrıntı her zaman olduğu gibi şurada. Samsung 4 Ocak itibariyle yeni kamerası NX10’u duyurdu.
Alet beklendiği üzere aynasız bir DSLR. APS-C boyutunda 14.6 MP’lik bir algılayıcısı var ve 3 inch’lik OLED (Organic LED) ekranıyla yanlış değilsem bu alanda bir ilk oluyor. Bakaç olarak da VGA bir LCD kullanıyor.
OLED ekranlar daha az enerji harcıyor, daha fazla kontrasta sahip ve görüş açıları daha geniş.
Bu hareketle Samsung da büyük algılayıcılı küçük kamera trendine sağlam bir giriş yapmış oluyor. Anlaşılan 2010 hareketli geçecek!
Aynı zamanda 720p video ceken aletle ilgili ayrıntı her zaman olduğu gibi şurada.
Bu yıl sinema – video – fotoğraf alanlarında önemli gelişmeler oldu.
* RED Türkiye’de hızla yaygınlaştı. Her zamanki gibi başta soru işaretleri ve bilinçsiz itirazlar (veya bilinçsiz amigoluklar) olsa da beklediğimden hızlı bir gelişim oldu ve bir çok kiralama şirketi RED’leri ikişer üçer satın almaya başladı. İş akışı problemleri de daha yavaş olmakla birlikte çözülüyor. Avid hala uyuyor bakalim ne zaman uyanacaklar.
* Canon 5D MK II kullanıcılarını 6 ay elle diyafram kontrolü için, bir 6 ay da kare sayısı için bekletti. 2010’da bu hasretin biteceğini umuyorum. Bütün bu saçmalığa karşın 2009 HDSLR’ların yılı oldu diyebiliriz.
* Panasonic ve Olympus çok hayırlı bir iş yaparak Micro 4:3 formatında, büyük algılayıcılı ve değişebilir mercekli kameralar çıkardılar (Olympus Pen ve Panasonic GH1 – GF1)
Peki seneye neler olur?
* Canon’un mutlaka 5D MK II özelliklerinde EF uyumlu bir video kamera çıkaracağını düşünüyordum. Ne gariptir ki bu konuda da beni yanılttılar. Elinde bu kadar geniş bir mercek seti ve algılayıcı teknolojisi olan bir şirketin neden video kamera yapmadığını anlamak mümkün değil. Sonuç olarak 2010 için bu beklentimi koruyorum ama eskisi kadar emin değilim. 2010’da 5D MK III beklenmiyor ama 1Ds MK IV’un geleceği neredeyse kesin. 35 MP olmasını beklediğim bu kamerada videoyla ilgili surprizler de olabilir.
* Micro 4:3 işi hız kazanarak devam edecek ve yeni modeller gelecektir. Nikon ve Canon’un bu pazara girmeleri gerekirdi ama ortada daha önce de bahsettiğim bir sorun var: Ellerindeki APS-C merceklerle uyumlu bir sistemle pazara girseler bu sefer 500D gibi kameraların satışı ciddi şekilde baltalanacak. Micro 4:3’le de giremezler. Bu nedenle ne yapacaklarını bilemediklerini ve dua edip Micro 4:3’ün unutulmasını dilediklerini sanıyorum 🙂
* Sony: Her zamanki tuhaf inadıyla kendi bildiği şekilde ucubik kameralar yapmaya devam edecektir. Yeni EX turevleri yapabilirler. Zaten EX serisi çok tuttu. Buradan daha çok ekmek yiyeceklerdir. Ne yazık ki kötü bir codec kullanıyorlar.
* Panasonic: Emin olduğum tek şey: Panasonic büyük algılayıcıya geçecek. Yeni codecleri de umut veriyor ama sevgili Pana büyük olasılıkla harika bir kamera yapıp buna dünyanın en kötü LCD ekranını koyarak kendi kendini baltalayacaktır.
İyi seneler!
RED’i sevmekle birlikte yarattıkları “hype” a da sinir oluyorum. Yine bir takım duyurular yapmışlar. Şuradan incelenebilir. Duyuru dediysem “Everything is Subject to Change” sloganıyla çıkmışlar. Meali: Her şey değişebilir!
Özetle Scarlet serisi kameraların 2010 içinde çıkabileceği haber veriliyor. 2/3 inch olan en küçük Scarlet sabit mercekli olarak 4750 USD’den başlayan fiyatla çıkacakmış. Ayrıca değişken merceğe izin veren 2/3 inch Scarlet için “Mini Prime” mercekler yapacaklarmış. Tanesi yaklaşık 1000 USD fiyatla satılması beklenen bu merceklerin şimdilik 6, 8, 16, 25 ve 50 mm olanları duyurulmuş.
S35 adlı üst sürümün ise gövdesi 7000 USD. Tam takım alınca anladığım kadarıyla yine 20.000 USD yi bulacak.
Bu arada Scarlet icin EF mount (Canon) ve Nikon Mount üretilecekmiş ve diyafram elektronik olarak kontrol edilecekmiş.
Hadi bakalım…
Son zamanlarda keşfettiğim bazı yararlı yazılımlar var.
İlki Plural Eyes adlı eklenti. Bu garip eklenti coklu kamera ile çekilmis göruntulerin ses eşlemesini otomatik olarak yaptığını iddia ediyor. Sitede güzel bir video da var. Eğer dediğini yapıyorsa çok iyi.
İkincisi yıllardır EOS kameralarımın kenara atıp durduğum CD’lerinden çıktı: Picture Style Editor! Canon’un bu berbat yazılımı bugüne kadar varlığını atladığım bir şeyi yapabiliyor: EOS 5D MK II’nin gamma egrisi ile oynayabilmenizi sağlıyor. Tabi başka bir sürü ayarla da oynayabiliyorsunuz. Böylece kameranın algılayıcıdan gelen RAW veriyi videoya dönüştürürken nasıl davranması gerektiğini belirleyebiliyorsunuz. Bu bilgiyi bana ileten Şakir Akşar’a teşekkür ederim.
Hatta bu yöntemle epey flat (kontrasti aşırı düşürülmüş böylece dynamic range’i yükseltilmiş) profiller üretmiş bir takım gençler. Şuradan incelenebilir.
Ülkemizde fps (saniyedeki kare sayısı) kavramı ile ilgili genel bir kafa karışıklığı söz konusu. Profesyonel ortamlarda bile bu konunun tam olarak anlaşılmamış olması ve daha da kötüsü yanlış anlaşılmış olması çok görülen bir durum.
FPS adı üstünde herhangi bir görüntü sisteminde saniyede kaç kare gösterileceğini tanımlayan bir kısaltma. PAL adı verilen TV sisteminde saniyede 25 kare gösterilir. Bu 25 kare “progressive” değildir. Yani tek bir seferde tam olarak gönderilmez. İki yarım kare olarak gönderilir. Bu yarım karelere de “Field” adı veriliyor. Yani PAL kullanan ülkelerde saniyede 50 field gönderilir. Yine bu ülkeler 50 HZ’lik elektrik sistemi kullanırlar.
Kuzey Amerika ve daha bir çok bölgede ise NTSC adı verilen ve saniyede 30 kare (aslında tam olarak 29.97!) kare gönderilen (veya 60 field) sistem kullanılır. Tahmin edebileceğiniz gibi bu sistemi kullanan ülkeler 60 HZ lik elektrik sistemine sahiptir.
TV sistemlerinin temelleri 1930larda atıldığı için bu farklılıklarla savaşmak zorundayız. Aslında bugün böyle bir ayrıma gerek yok.
İşleri daha da karıştırmak için sinema projeksiyon makineleri de saniyede 24 kare gösterirler.
Dolayısıyla örneğin bir sinema filmi çekecekseniz önünüzde çok somut bir soru belirir: Saniyede kaç kare çekelim? 24 fps çekerseniz filminiz sinemalarda tam olması gerektiği hızda oynayacaktır. 25 çekerseniz TV’de ve DVD’de doğru hızda oynayacaktır. Bunlardan birini seçmeniz gerekir.
Diyelim ki 24 fps çektiniz ve filminiz 100 dk. uzunluğunda bir film oldu. Bu demektir ki elinizde toplam 144.000 kare var (100*60*24)
Aynı filmi TV’de oynatmaya karar verdiniz. Filminizin süresi 96 dakikaya düşecektir. Neden mi? Çünkü elinizdeki 144.000 kareyi sinema göstericisi saniyede 24 kare şeklinde tüketiyordu. Oysa TV sistemi bu 144.000 kareyi saniyede 25 kare akıtarak tüketeceği için filminiz hızlanmış olacak.
Buraya kadar anlaşılmayan bir şey yok. Peki ses ne olacak? Ne yazık ki Sinema Tv Bölümü’nde bir profesör bir gün bana şöyle demişti: “Sesin normal hızı saniyede 24 karedir!”
Tabi ki böyle bir şey yok çünkü sesin çekim hızı diye bir şey yok. Yani sesi 24 kare çekmek veya 25 çekmek diye bir seçenek yok sadece “sesi kaydetmek” söz konusu.
Örnekten gidersek elinizde bir film var. 144.000 kareden oluşan bu filmin bir de ses kuşağı var. Siz filmi 24 kare çektiniz. Buna uygun olarak ses kuşağı da 100 dk. sürecektir. Bu filmi TV de oynattiğınızda ses kuşağı da doğal olarak %4 hızlandırılmış olarak geçmek zorundadır. Aksi takdirde ses senkronu bozulur. Bu hızlandırma seslerde bir pitch değişimi yaratır (yani sesler tizleşir, konuşmalar hızlanır). Bu kötü etkiyi azaltmanın yolu sesin pitch ini digital olarak değiştirmektir.
Akla şu soru gelebilir: Saniyede 120 kare çekersek ne olur? Slow motion olur 🙂 Tabi ki saniyede 120 kare çektiğiniz bir şeyde ses senkronu sağlayamazsınız. Peki 120 kare çekip 120 kare gösterirsek ne olur? O zaman aslında temelde 25 kare çekmiş gibi olursunuz. Sadece görüntünün niteliği biraz değişir ama zamanlama değişmez.
NTSC’den (30 fps) PAL’e (25 fps) veya tersine dönüş 24 fps-25 fps geçişi kadar kolay değil. Bu durumda basit bir hızlandırma veya yavaşlatma yeterli olmaz. Bu çevrim için aradan belli karelerin atılması gerekir. Bu işleme genel olarak 3:2 pulldown adı veriliyor.
5D MK II gibi 30 fps çeken kameraların sorunu da buradan geliyor: 30 fps lik bir şeyi 25 fps e dönüştürmek çok uzun sürüyor ve sonuç tam olarak tatmin edici olmuyor.
Sizce Canon 5D MK II için 24p veya 25p seçeneklerini içeren bir guncelleme yapar mi?
Total Voters: 88
Anket 15 Eylul’e kadar açık kalacaktır.
Canon bugün çok ilginç bir hareketle epeydir dedikodusu yapılan EOS 7D’yi duyurdu. (1699 USD)
18 MP lik APS-C algılayıcıya sahip EOS 7D (sıkı durun) 24, 25, 30 (1080p) ve 60 fps (720p) hızlarında video çekiyor!
Bu durumda EOS 7D genel özellikler ve fiyata göre EOS 5D MK II’nin altında bir model olmasına rağmen bu blogun takipçilerini ilgilendiren video konusunda şu anda en iyi DSLR oluyor. Alet başka bir takım yeni teknolojileri de içeriyor ve uzun yıllardır Canon tarafından yapılan en gelişmiş model olduğu iddia ediliyor ama en önemlisi bence video…
Böylece yine gol yemiş oluyoruz 🙂 Bu yeni durumda ya iki üç hafta içinde 5D MK II için firmware bekleyeceğiz ya da paşa paşa gidip EOS 7D alacağız. Tabi APS-C’ye dönmek üzücü ama video için değebilir.
Epeydir yapmak istediğim bir karşılaştırmayı sonunda yapabildim. Yukarıdaki kareler geçen ay çektiğim bir reklam filmindeki bir sahnenin 16 mm telesinesi (1), 5D MK II videosu (2) ve son olarak yine 5D MK II RAW dosyasından (3) geliyor. Telesine Sinefekt’te Spirit sisteminde SD olarak yapıldığı için hepsini 720*576 olarak karşılaştırdım.
Tahmin edileceği üzere 16 mm ile RAW renk düzeltme konusunda çok başarılı ve özellikle cilt tonlarını başarılı şekilde üretebiliyorlar. 5D MK II nin videosu 16 mm’den daha keskin olmasına rağmen renk düzeltmeye uygun değil. Kızın yüzündeki aşırı doygun sarıyı yok etmek neredeyse imkansız. Yine de çekim sırasında daha ince WB yapılırsa bu sorun kısmen aşılabilir.
5D’nin RAW dosyası bence en başarılısı ama tabi video için kullanılamıyor. Her şeye rağmen 16 mm’nin de ayrı bir havası olduğunu kabul etmek gerek sanırım 🙂
PS: Garip şekilde telesinede ne kadar zorlasak da arka planda veri bulamadık. Oysa 5D MK II’de hem videoda hem RAW da arka planda veri vardı. Pozlamadan kaynaklı olabilir diye düşünüyorum. Yine bir not olarak telesinede sarıdan kurtulmak için epey zorlanmışız ki adamın gömleği magenta olmuş. RAW daki gömlek en doğru renk ve tonda…
Magic Lantern firmware introduction from Trammell Hudson on Vimeo.
EOS 5d MK II için “kırılmış” bir firmware geliştirme adımlarından bahsetmiştim. Sonunda firmware Büyülü Fener (Magic Lantern) adıyla çıktı. Yazılımın güzel tarafı kameranın ROM’una hiç bir şey yazmaması. Böylece istediğiniz anda normal Canon firmware’ine dönebiliyorsunuz.
Yazılımın sitesi şurada.
Şimdilik yaptıkları:
– Ekranda ses yüksekliği göstergesi
– AGC devre dışı
– Çekim sırasında kulaklıktan kaydı dinleyebilme
– Elle ses kazanç kontrolü
– Videoda zebra çizgileri
– 2.35:1 4:3 için crop çizgileri
Chuck Westfall Canon’un Amerika sözcüsü ve teknik danışmanı. Bu adamcağız her ay şu web sitesinde bir köşe yazar. Chuck o kadar bilinen bir figür ki “Fake Chuck Westfall” adıyla onunla dalga geçen bir blog bile var ve epey de hit alıyor.
Bu ayki köşesinde dayanamayıp kendisine “5D Mk II 24 veya 25p’yi destekleyecek mi?” diye soruverdim.
Bütün sorulara anında cevap veren Chuck benim soru için 4 gün düşündükten sonra aşağıdaki cevabı verdi:
“Bu konuda bekleyip göreceğiz fakat isteğiniz için teşekkürler!”
Metnin aslına şuradan ulaşılabilir. Bu kısa sohbet (!) neye yorulabilir bilemiyorum fakat “hayır” dememiş olması ilginç…
Micro 4:3 kameralarla ilgili bir sürü soru sorulurken bugün Olympus tarafından duyurulan PEN serisinin ilk modeli E-P1 akılları daha da karıştıracak gibi.
Metal gövdesi ve retro tasarımıyla ilgi çekici olduğu kadar 12 MP’lik büyük algılayıcısı, 720p HD video çekmesi, gövdeden titreşim önleyici sisteme (Image Stabilization) sahip olması, 3.0 inch lik LCD’si ve sadece 335 gr. ağırlığındaki gövdesiyle sağlam bir alete benziyor.
Video özellikleri konusunda henüz tam bir bilgiye ulaşamadım. Aletin Amerika fiyatı 17 mm (35 mm’de 34 mm’ye denk) 2.8 bir prime mercekle birlikte 899 dolar.
Daha ayrıntılı bilgi şuradan edinilebilir.
Son yorumlar