Archive for the 'Genel' Category

Page 8 of 15

5D MK II ve Kurgu

avidemux

5D Mk II’yi alırken çok heyecanlıydım ve hala her elime aldığımda mutlu oluyorum. Buna karşılık 5D MK II ile video yapma konusunda çok isteksizim. Bunun da en önemli nedeni iş akışının berbat olması!

Öncelikle 5D MK II dosyalarını okumanın bile bir dert olduğunu yazmıştım. Canon’un bu kadar sorumsuzca bir format çıkarmış olması inanılmaz. 5D Mk II videolarını doğru dürüst okuyabilmek için (sadece playback) inanılmayacak kadar yüksek güçte bir bilgisayar gerekiyor. Örneğin Quad Core q6600 yetersiz!!!

Geçen ay sırf bu iş akışı otursun diye Intel’in yeni platformu Core i7’ye terfi etmem gerekti. Gerçekten de bu terfi playback sorunlarını tamamen çözdü. Gel gör ki çekilen görüntüleri kurgulamak hala baş belası. Adobe Premiere doğrudan destek verir gibi görünüyor (import etmeden doğrudan dosyaları alıyor) fakat dogru durust okuyamıyor. VLC’nin veya Quicktime player in rahatlikla okuduğu bir şeyi Premiere neden okuyamaz bunu anlamak mümkün değil.

Avid her zamanki gibi transcode gerektiriyor (ilk koyduğum 5D videosu öyle yapılmıştı).

Bu saçma sapan soruna bir çözüm ararken Avidemux adında açık kaynak kodlu ve bedava bir program buldum. İnanılmaz ama bu küçük program 5D MK II dosyalarını açıyor, okuyor, birbirine ekliyor, gerekmeyen yerleri atıyor ve daha da iyisi sonunda yeniden sıkıştırma yapmadan kaydediyor!

Ne yazık ki Avidemux kurgu yapmak için yetersiz bir program ve kesme yaparken “ana karelerden” kesmeniz gerek (H264 codec kareler arası sıkıştırma yaptığı için istediğiniz kareden kesmeniz durumunda oluşacak videonun yeniden sıkıştırılması gerekiyor.)

Yani sorun hala ortada duruyor… Tabi ki transcode edilerek kurgu yapılabilir ama bu da çok sevimsiz bir yol… Kısaca aslında 5D MK II almak isteyenlere önerim (eğer video için alacaklarsa) almamaları yönünde…

Canon EOS 500D (Rebel T1i)


eosEpeydir beklenen yeni EOS 500D sonunda açığa çıktı: EOS REBEL T1i

Alet 50D’deki algılayıcının aynısına sahip ve 5D MK II gibi video çekebiliyor! Gel gor ki Canon yine garip bir şey yapmış. Yeni EOS 1080p modunda saniyede 20 kare çekiyor!!! (720p de 30 kare!)

Artık inadına yapıldığına çok emin olduğum bu saçmalık can sıksa da kameranın 899 USD’lik Amerika fiyatı tabi ki çok cazip. Kimbilir belki önümüzdeki 10 yılda Canon doğru kare hızı olan 25’e ulaşabilir 🙂

Yeni 500D’de aynen 5D Mark II’deki gibi 920 bin piksellik bir LCD var. Ne diyelim her zamanki gibi Canon 50D alanlara kazık attı!

Ayrıntı burada ve şurada...

Alexa!

Blog aylardir Alexa‘da ilk 500 bini zorluyor ama bir türlü geçemiyordu. Az evvel 496.881 ile kendi rekorunu kırmış bulunuyor. Tabi yarın yeniden düşebilir o ayrı!

Her ne kadar son dönem biraz çalkantılı geçse de cümle aleme hayırlı olsun 🙂

Kısa Film için Video Kamera (2009)

2002 yılında Altyazı adlı sinema dergisi için “Ev Yapımı Sinema” başlığı altında dört yazı yazdım. Sonraki yıllarda kontrolüm ve isteğim dışında bu yazılar İnternet’e yayıldı ve ne yazık ki çoğunlukla da izinsiz olarak kullanıldı. Geçenlerde fark ettim ki yazının sunulmadığı tek yer benim sitem 🙂

Dizinin ilki kamera seçimiyle ilgili ipuçları içeren yazıydı. Tabi 2002’den bu yana kamera alanında bir sürü şey ciddi şekilde değişti. Gerçi bütün bu değişimlere rağmen yazının temelindeki unsurlar aynı kaldı. Yine de 2009 itibariyle yazıyı hafifçe güncelleyip tekrar ortalığa sürmeye karar verdim. Aşağıdaki bağlantıdan Adobe Acrobat dosyası olarak indirilebilir.

Kısa Film İçin Video Kamera 2009

Cesur Yeni Dünya!

TED konuşmaları her zaman ilgi çekicidir ama bu yeni ürün çok heyecan verici…

RED’le Devam: Winsa

[flashvideo file=”https://www.ilkercanikligil.com/wp-content/uploads/winsakiz.flv” image=https://www.ilkercanikligil.com/wp-content/uploads/winsakiz.jpg /]

[flashvideo file=”https://www.ilkercanikligil.com/wp-content/uploads/winsaerkek.flv” image=https://www.ilkercanikligil.com/wp-content/uploads/winsaerkek.jpg /]

Prod. Şir: Mikado Film / Gör. Yön: Alp Korfalı / Compositing & Color Correction: Emre Aypar Makina / Ajans: Drive

RED’le çekmeye devam ediyoruz! Gerçi Alçıder de bu yeni filmler de klasik prodüksiyonlar olmadığı için hala tam bir değerlendirme imkansız. Özellikle Winsa filmleri aslında stop motion oldukları için herhangi bir DSLR ile de çekilebilirlerdi ancak sondaki plan için zaten RED gerektiğinden o yola gitmedik. Stop motion açısından RED’in bence iyi bir özelliği de bütün kareleri tek bir dosya olarak göstermesi. Yani her kare için ayrı R3D dosyasına gerek yok.

Ne yazık ki RED iş akışı hala tam oturmuş değil. Herkes kendine göre bir yol tutuyor. Yıllarca kaçtıktan (ve öğrencilerimle dalga geçtikten) sonra maalesef Adobe Premiere’in kucağına düstüm! Makina’da filmi Premiere CS4’te bir araya getirdikten sonra Emre Aftereffects’de  R3D’leri topladı. Sonra da görüntüleri 16 bit tiff olarak export etti. Gerisi Fusion’da bitirildi (Color Correction ve Compositing kısmı)

RED’le çalışmak konusunda bir takım notlar aktarmak isterim (Yalnız henüz ortada kesin bir iş akışı olmadığı için bazı notlarım iki ay sonra tamamen anlamsız hale gelebilir. Şimdiden uyarmakta yarar var.)

Continue reading ‘RED’le Devam: Winsa’

Suç ve Ceza

skibbe Türkiye genelde yapılan yanlışların ve işlenen suçların çok hızlı, kesin ve keskin şekilde cezalandırıldığı bir ülke değil: Yaptığınız bina depremde yıkılabilir, vergi kaçırabilirsiniz, 14 yaşında kızlarla haşır neşir olabilir, yolsuzluk yapabilirsiniz veya “hızlandırılmış tren” diye bir şey icat edip onlarca kişinin ölümüne dolaylı olarak neden olabilirsiniz. Bunların hepsinden şu ya da bu şekilde kurtulabilir ve gayet pişkin yaşamınızı sürdürebilirsiniz.

Bir tek alanda bu böyle değil: Futbol

Ali Sami Yen’de lig sonuncusundan 5 yerseniz ertesi sabah biletiniz kesiliyor. Yani Türkiye’de sadece futbolda yaptığınız yanlışın bedelini bu kadar çabuk ve net şekilde ödüyorsunuz.

Darısı pişkinlerin başına!

Kitap: “Mutluluk Üzerine Çeşitlemeler”

mutluluk_optimistkapak2 “Mutluluk Üzerine Çeşitlemeler”  (Stumbling on Happiness) ismi nedeniyle biraz talihsiz bir kitap. “The Secret”, “Mutlu Olmanın Bin Bir Yolu”, “Dost Kazanma Sanatı” gibi saçma sapan kitapları çağrıstırıyor. Oysa onlarla hiç bir ilgisi yok.

Bir sürü kitap okur, bir sürü film izleriz ama içlerinden çok azı gerçekten etki bırakır. Bu onlardan biri. Geçen yıl sevgili dostum Sinan’ın tavsiyesiyle İngilizce’sini okumuş ve blog da bir cümlede bahsetmiştim. Optimist  Yayım Dağıtım çok yerinde bir kararla kitabı Türkçe olarak çıkarmış ve daha da iyisi blogdaki yazımı görüp bana bir tane hediye kitap yollamışlar!

Sadede gelirsem, Harvard’lı Psikoloji Profesörü Daniel Gilbert’in kitabı nasıl mutlu olunacağını anlatmıyor. Onun yerine “mutluluk” algımızın nasıl çalıştığını bilimsel olarak ve son derece eğlenceli bir dille anlatıyor.

Gilbert insanı hayvandan ayıran en önemli şeyin insanın “geleceği düşünebilmesi” olduğunu iddia ediyor. Bu temel fark aslında bütün mutsuzlukların da kaynağı. Gilbert burada “Günü yaşayın, eğlenin” gibi bir ucuzluğa düşmeden başka bir yola sapıyor ve geleceği düşünürken kullandığımız psikolojik sistemin neden “her zaman” yanlış çalıştığını açıklıyor.

Hararetle tavsiye ederim. Yazarın konuyla ilgili bir konuşması da şuradan izlenebilir.

Para, Para, Para…

Buradan öğrendiğimize göre Istanbul 2010 Kültür Başkenti başlığında devlet iki  filme (40 milyon TL)  destek verecekmiş. Linkte göreceğiniz gibi Mustafa Altıoklar bu konuda feryat figan ediyor.

Yazıyı okudum, meseleyi neresinden tutsam dedim: Bir taraf yonetmen, yani destekten dogrudan yararlanması beklenen biri ve danışma kurulunda! (conflict of interest)  Öbür taraf son derece sıradan film afişleriyle “Hollywood’daki Dahi Türk” diye sürekli gözümüze sokulan biri ve öğreniyoruz ki filmine 15 milyon TL destek “yukarıdan” emirle verilmiş (Mustafa’nın yalancısıyım!)

Ne denir ki bu ilişkilere?

NO!

no Obama’nın Shephard Fairey tarafından yapılan (aslında bir fotoğraf üzerinden yapılmış olduğu geçenlerde ortaya çıktı) meşhur kampanya resminden bir tane de siz edinebilirsiniz (Tabi  millet bunu eğlencesine yaparken Mustafa Sarıgül olayı ciddiye alıp gerçekten kampanya resmi olarak buna benzer bir şey yapmış. Yahu bu ülke fütursuzca araklamaktan ne zaman vazgeçecek? )

“Obey!” ile ünlenen Shephard Fairey daha önce sipariş üzerine bir Atatürk portresi de yapmıştı.  Şuradan kendinize de bir Shephard Fairey taklidi üretebilirsiniz.

2008’in En İyisi

225ps3standing Geçen yıl aldığım teknolojik alet ül edevat içinde en iyisi kesinlikle Playstation 3…

Genelde Sony insanı hasta eden ürünler yapsa da bence PS3 işini çok iyi becermişler. Onlar için ne acı ki satışlar iyi değilmiş. Şuradan okuduğuma göre Wii denen çocuk oyuncağı ve XBox (görmedim, kullanmadım gerçi ama Microsoft’un oyun konsolu yapmasını istemiyorum! Son derece şahsi bir tercih…) PS3’ün epey ilerisindeymiş.

Tabi aslında bunun nedeni belli: Geçen sefer de yazdığım gibi PS3 bence öncelikle bir “oyun aleti” değil ve gerçekten zamanının ilerisinde bir ürün çünkü 1920*1080 panel olmadan PS3’ün tam performansını görmek zor. İkincisi aletin ağ özellikleri çok çok iyi ve bir sürü insan bunları kullanmıyor. PS3 alıp hiç Internet’e bağlamayan bir çok arkadaşım var.

Oysa Sony PS3’ü iyi de destekliyor. Neredeyse her ay işletim sistemi yenileniyor ve ek özellikler geliyor. Örneğin artık Internet gezgincisinde Adobe Flash desteği var… Son eklenen online yaşam simulasyonu Home  da geç de olsa iyi tasarlanmış bir ortam…

Medya oynatıcı olarak da PS3 çok iyi. İçindeki 40 GB veya 80 GB hard disk yetersiz derseniz şu an 500 GB hard disk eklemek 10 dakikalık iş.

Bu kadar olumlu şeyden sonra PS3 satan bir dükkan falan açacağımı düşünmeyin. Daha önce de yazdığım gibi bu yazıyı yazmak için Sony’den para almıyorum! Zaten Türkiye Sony’nin hizmeti de evlere şenlik: Alete Türkçe desteği koymadıkları gibi kullanıcıların Playstation Store gibi servislere bağlanmasını da sağlamamışlar. Yani Türkiye Sony’nin Yazıcıoğlu’nda PS3 satan adamdan tek farkı daha pahalıya satması!

Sonuç:  Aferin Dünya Sony (Türkiye Sony değil!). Benden aferin aldınız artık gerisi kolay…

5D Mk II: Komplo Teorisi!

Canon’un neden 5D Mk II’ye 25 kare koymadığını düşünüp dururken dün okuduğum bir yazı bir anda perspektifi değiştirmeme neden oldu. İddiaya göre Canon 1D Mk4’u çıkarmak için FIFA’dan onay bekliyor!

Evet FIFA’dan. Nedeni de şu: FIFA stadlara kamera sokulması konusunda sadece yayıncı kuruluşlara izin veriyor (tabi büyük paralar karşılığında). Bu da demektir ki yeni DSLR’lar video özelliği içerirse ortada ciddi bir sorun oluşacak. Eğer FIFA video çekebilen DSLR’ları stada almazsa Canon bu özellikten hemen vaz geçmeye hazır olacaktır çünkü çok güçlü oldukları bir pazar bu…

Aynı risk 5D Mk II için pek yok zira kare hızı düşük olduğu için spor fotoğrafçılarına uygun değil. Aynı şekilde bu durum neden 50D’ye video özelliği koymadıklarını da açıklıyor.

25 kare durumu da bununla ilgili olabilir. Futbolun en yaygın olduğu ülkeler 25 kare kullanıyor ve 5D Mk II 30 kare çekiyor : )

Eğer bu büyük bir tesadüf değilse 5D Mk II’de 25 kare görebilmemizin tek yolu FIFA’nın onayı olacaktır diye bir spekülasyon yapabilirim!

Tabi her zamanki gibi biz kendi açımızdan olaylara bakarken Canon sadece kaç spor muhabirine daha kamera satabileceğini hesaplıyor.

Social Media

Visit Us On TwitterVisit Us On Youtube