Blogun mudavimi Shad Şubat’ta “Dijital Video ile Sinema” birinci olur demişti, bir kaç gün erken olmuş! Tabi ki bu listenin hiç bir önemi ve anlami yok ama yine de eğlenceli! Bakalım “Dark Side of The Moon” gibi listelerde 750 hafta kalabilecek miyiz?
Bugün üzücü bir meseleden bahsedeceğim. 2004 yılında Amazon’dan bir kitap almistim: “Moviemakers’ Master Class – Private Lessons from The World’s Foremost Directors” adlı bu kitabi Laurent Tirard yazmış (Studio dergisi için yaptığı röportajlardan oluşuyor). Sonra zaman gecti (sanirim 2006 yılında) “Ünlü Yönetmenlerden Sinema Dersleri” diye bir baska kitap aldim. Hasan Aydin (kendisini tanımıyorum) tarafindan “hazırlanan” bu kitap İnkilap Yayinlari tarafindan basılmıştı. Okurken “Yahu ben bunları daha önce de okudum” derken mesele anlaşıldı: Hasan Aydın bu kitabı yazmamış, Laurent Tirard’ın kitabını çevirmişti. Fakat ne kadar baktıysam kitabın hiç bir yerinde Tirard adını göremedim. Önce umursamadım fakat sonra baktım ki Sinema Dersleri ikinci baskı yapmış. En çok satan listelerine giriyor… (su anda bile hala listelerde) Üstüne üstlük sevdiğimiz takdir ettiğimiz bir sinema yazarı da önsöz yazmış bu kitaba… umarim bilmeden yapmıştır.
Yorum yapmayayım daha fazla…
PS : İlk baskıda Hasan Aydın hazırlayan olarak geçiyordu. Bazı web stelerinde “çevirmen” olarak geçiyor. Yazar için de “Anonim” veya “Kollektif” denmiş. Ne demekse…
Ne yazık ki 5d Mk2 beklentileri boş çıktı. Bugün duyurulan tek kamera EOS 450D oldu. 12 MP lik algılayıcı ile 40D nin (en azından piksel sayısı olarak) önüne geçen bu küçük kamera (Canon hep bunu yapıyor) 899 USD lik fiyatıyla yeni başlayanlar için iyi bir seçenek olsa da yarı profesyonel kullanıcıları pek mutlu etmedi. Daha ayrıntılı bilgi burada.
Hala umudunu kaybetmemiş olanlar yarın öbür gün yenilenmiş bir 5D açıklaması bekleseler de bence artık sonbahara kadar yeni kamera düşük olasılık.
Romanya’dan çok iyi bir film… Şu sıralar sinemalarda ama kısa sürede kalkması çok muhtemel. 2007 Cannes Altın Palmiye ödüllü bu filmin sinopsisine bakıp aldanmayın (çünkü çok sıradan bir öyküsü var) ve mutlaka görün derim.
Özellikle bir grup Türk sinemacıda görmekten bıktığım “uzun planlar çekmek=sanat ” hastalığının doğrusunun nasıl olması gerektiğini göstermesi açısından çok başarılı. Bir film uzun planları olunca iyi olmuyor, doğru tasarlandığında ve planların uzun olmasının belirli bir nedeni – amacı olduğunda iyi oluyor. Spoiler vermemek için bu kadar yazıyorum!
Ah Canon yine yaktın bizi: Nikon arka arkaya bombalar patlatiyor. Yukaridaki linkte Nikon’un yeni canavarı 14-24 mm (harika bir geniş açı aralığı) ile Canon’un prime 14 mm si karsilasiyor. Sonuc sasirtici zira Canon prime ile bir zoom a karşı açık ara yeniliyor!
Canon’da şimdilik bu aralıkta bir zoom yok…
Gercekten bu ulkede yasamaktan utaniyorum. Neyse ki yasaklanan youtube ve benzer sitelere erisme yolu var ve cok kolay. OpenDNS adindaki site bunu yapmanizi sagliyor. Ne yazik ki TTNet aklinca OpenDNS e erisimi de yasaklamis. Fakat ilkercanikligil.com’un hizmetleri durmuyor: Okurlarimiza dev kiyak: Kazaen de olsa bu sitelere girmek istemiyorsaniz Windows’ta network ayarlarina girMEYİN. Internet ayarlarinin altinda DNS ayarlarini bulMAYIN. Obtain DNS automatically yerine use following DNS server i isaretleMEYIP adres olarak: 208.67.222.222 ve alternate olarak 208.67.220.220 girMEYIN.
Sakin ola ki bu yukarida yazdiklarimi yapmayin aksi takdirde OK dedikten sonra artik istediginiz siteye girebilirsiniz ve Ankara’daki bilmemkacinci sulh makhemesinin karari sizi zerre kadar irgalamayacaktir. Gule gule kullanMAYIN! Hic bir tehlikesi de yoktur bu yaptiginiz islemin merak etmeyin.
İki arkadaşımın bloglarına link vermek ne zamandır aklımdaydı: İlki www.muratonol.com adından da anlasilacagi gibi aziz dostum Murat Önol’un (İtalya’da yaşayan bir ressam ve aynı zamanda kısa filmlerimin baş oyuncusu) uzun israrlarim sonucu açtığı blog. Henüz blog konusunda biraz çekingen ama en azından resimlerini görmekte fayda var. (Solda Murat’in desenlerinden birini izinsiz kullandim beni affetsin artik : )
itirazediyorum.blogspot.com ise “Ecinniler” adlı dizide birlikte çalıştığım, Türkiye’nin en cesur ama talihsiz yapımcısı Seda Yılmaz’ın blogu… Özellikle blogun adresi gayet çekici!
“Kitap satiliyor mu?” diye soranlar oluyor. Ne yazik ki ben de bu konuda bilgisizim. Sagolsun Pusula Yayinlari herhangi bir bilgi vermiyor. Sadece hepsiburada.com dan izleyebildigim kadariyla birileri aliyor saniyorum 🙂 Bütün ilgilenenlere teşekkürler…
Son bir kaç yılın en ilginç (aslında beklenen) gelişmelerinden biri Micro Stock Fotoğrafçılığı : Bu işin öncüsü, 2000 yılında Bruce Livingstone tarafından kurulan Istockphoto adlı şirketti. Şirket öyle ilgi çekti ki 2006’da 50 milyon dolara stok fotoğraf sektörünün devi Gettyimages’a satıldı.
Bu sistemde fotoğraflarınızı bir microstock sitesine upload ediyorsunuz. Eğer uygun görülürse fotoğrafınız satışa konuyor. Her satıştan 30 cent ile 20 dolar arasında değişen miktarlar kazanıyorsunuz (bu yüzden Micro!). İlk bakışta az gibi gelebilir ancak hedef kitle milyonlarca insan olunca bu rakamlar çok çabuk artıyor. Danimarka’dan Yuri Arcur adlı bir vatandaş bu sitelerden ayda 65.000 dolar kazanmayı başarmış biri olarak efsane sayılıyor. Tabi Istock’un başarısından sonra yüzlerce site ortaya çıkmış ama bunların en iyileri (bence) üç tane:
www.istockphoto.com / www.shutterstock.com / www.dreamstime.com
Bu sitelerden para kazanabilirsiniz ama tabi bu işin çok kolay olduğunu düşünmemek gerek. Milyonlarca fotoğraf arasından sıyrılmak için teknik olarak kusursuz kareler üretmek ön şart…
Ben de son dört ayda bu sitelere 200 kadar fotoğraf koydum. Tabi şimdi “Ne kadar kazandın?” diyeceksiniz. Para konuşmak ayıptır bizim memlekette o yüzden şöyle söyleyeyim: EF 24-70 2.8L’im şu an kendini çıkarmış durumda!
Bu tür çıkışlar genelde JVC ‘den beklenir ama bu sefer Casio’dan “tuhaf ötesi” bir ürünle karşı karşıyayız. F1 adındaki bu yeni Casio saniyede 1200 kare video çekiyor! Evet yanlış okumadınız saniyede 1200 kare… 6 Mpixel lik bir Cmos algılayıcıya sahip olan f1 tabi ki 1200 kare/sn hızına çıkarken sadece 336*90 pixel boyutlarında kareler üretebiliyor. Eh bu da olmasa Phantom cular saçını başını yolmaya başlardı herhalde : )
Yine de F1’i yabana atmamak gerek: 1920*1080 çözünürlüğünde saniyede 60 kare çekebiliyor. Fiyatının 1000 dolar olması bekleniyor ve Mart ayında satışa çıkacak. Normal PS kameralara göre (Point and Shoot) biraz pahali olsa da ön izleme, test çekimleri için mükemmel bir seçenek olabilir. Ayrıntılı bilgi burada. Haberi yollayan Emre Veryeri‘ye teşekkürler.
RED kameradan epey bahsedildi bu blogda. Gecen günlerde RED’in yaratıcısı Jim Jannard “Küçük bir Dijital Kamera” (sitede Pocket Digital Cinema Camera olarak tanımlanmış) yapacaklarını duyurdu. Kod adı Scarlet olan bu kamerayla ilgili henüz hiç bir teknik detay yok ama böyle bir girişim doğrudan Sony, Panasonic, Canon gibi devlerin pazarına girmek demek oluyor. Bu da büyük bir savaş başlayacak demektir.
Eğer Jannard şu anda 17.500 dolar olan RED’in küçültülmüş ve özellikleri kırpılmış bir halini 5000 – 6000 dolara gerçekleştirip satabilirse ortalık birbirine girer. Kamera www.red.com da duyurulduğuna göre Nisan ayında NAB’de gösterilecek. Beklemeye devam!
Canon Eos 5D’nin yenilenmesi epeydir bekleniyor. Özellikle Nikon’un D3 ve D300 ile yaptığı çıkıştan sonra bu daha da önemli oldu. İnternet bu konuda bir sürü dedikoduyla dolu. Şu anda en büyük beklenti PMA 2008 (Photo Marketing Association Fuarı) öncesinde 24 Ocak’ta 5D mk2 nin duyurulması (kameranın adının 3D veya 7D olacağını iddia edenler de var).
Adının ne olacağı konusunda hiç bir fikrim olmasa da şu özelliklere sahip olacağına neredeyse eminim: Toz Temizleme sistemi, 14 bit RAW, 3 inch LCD ve Live View…
Emin olmadığım ama olursa Canon’a büyük artısı olacak özellikler de şunlar: Yüksek çözünürlüklü LCD (Nikon D3 teki gibi), 16 Mpixel Algılayıcı (böylece megapixel açısından Nikon’un önünde olma şansı), saniyede 5 – 6 kare hız, 50 – 6400 ISO seçeneği, HDMI çıkış ve 2000-2500 dolar arasında bir fiyat!
Tabi dedikodular sonsuz. Ben de Canon’un D3 e acilen cevap vermesini diliyorum. Sanırım 24 Ocak sabahı cevabı göreceğiz. Aksi takdirde Ekim ayındaki Photokina’ya kadar bekleyeceğiz demektir.
Son yorumlar