Author Archive for ilkerc

Page 20 of 31

Lumix GH1

gh1 Sonunda Panasonic de Full HD trenine bindi. Dün duyurulan Lumix DMC GH1 (Daha önce büyük umutla bahsettigim G1 in yeni sürümü) Full HD kayıt yapıyor. Hem de AVCHD formatında ve üstelik 24p hızında (Canon daha uyusun… Belki birlikte balığa gideriz uyandıklarında)

Daha bitmedi yeni Panasonic istenirse 720p de 60 kareye çıkıyor! PAL/NTSC seçeneği de var ve hepsinden önemlisi video seçeneğinde diyafram ve örtücü hızı elle (manuel) kontrol edilebiliyor! kameranın gövde ağırlığı sadece 385 gr.

Bu hareketle Panasonic gönüllerde taht kuruyor. Her ne kadar full frame bir algılayıcısı olmasa da sonuç olarak APS-C bir algılayıcı için çok iyi… Canon’un bilerek yapmadığı her şeyi bile isteye yapan Panasonic’i hararetle kutluyorum!

Daha ayrıntılı bilgi şurada.

Yeni HP Monitor

c01411762 HP ve Dreamworks’un ortak geliştirdiği yeni monitöre bugün kısaca bakabildim.

Bildiğimiz klasik LCD monitörler 24 bit derinliğinde çalışıyorlar (yani teorik olarak 16.7 milyon renk ayırt edebiliyorlar).

HP’nin yeni monitörü LP2480zx ise 30 bit çalışıyor ve yine teorik olarak 1 milyar renk tonu gösterebiliyor. Tabi aradaki fark çok büyük. Buna ek olarak monitör LED teknolojisiyle aydınlatıldığı için dinamik aralık, motion blur ve renk tutarlılığı gibi alanlarda çok daha başarılı.

Ayrıntılı bir inceleme yapamasam da gördüğüm kadarıyla sonuç “üzücü şekilde” başarılı. Üzücü diyorum çünkü 24 inçlik monitörün fiyatı 3500 USD (Amerika da 1999 USD’ye düşmüş). Gerçi benzer bir monitör için Sony 25.000 USD istiyor!! Yani HP sudan ucuz sayılır.

“Ben bütün renkleri göreceğim” diyorsanız paraya kıyacaksınız artık! Yalnız sizin görebileceğiniz bu renkleri başka kimse göremeyecek ama olsun : )

Dreamworks ve geliştirme süreci hakkında daha ayrıntılı bilgi için şuraya bakabilirsiniz.

Suç ve Ceza

skibbe Türkiye genelde yapılan yanlışların ve işlenen suçların çok hızlı, kesin ve keskin şekilde cezalandırıldığı bir ülke değil: Yaptığınız bina depremde yıkılabilir, vergi kaçırabilirsiniz, 14 yaşında kızlarla haşır neşir olabilir, yolsuzluk yapabilirsiniz veya “hızlandırılmış tren” diye bir şey icat edip onlarca kişinin ölümüne dolaylı olarak neden olabilirsiniz. Bunların hepsinden şu ya da bu şekilde kurtulabilir ve gayet pişkin yaşamınızı sürdürebilirsiniz.

Bir tek alanda bu böyle değil: Futbol

Ali Sami Yen’de lig sonuncusundan 5 yerseniz ertesi sabah biletiniz kesiliyor. Yani Türkiye’de sadece futbolda yaptığınız yanlışın bedelini bu kadar çabuk ve net şekilde ödüyorsunuz.

Darısı pişkinlerin başına!

Yeni TS Mercekler

17tsCanon dün özellikle profesyoneller tarafından epeydir beklenen iki yeni merceğini duyurdu.

17 mm TS ve 24 mm TS (Tilt and Shift) mercekler özellikle mimari ve ürün çekimleri için kullanılıyor. Yenilenmesi beklenen 100-400 ve 24-70 aralıklarında ise bir gelişme olmadı.

17 mm TS bugüne kadar yapılmış en geniş açılı TS mercek oldu. Yalnız fiyatı biraz ürkütücü: 2499 USD

Bu merceklerle ilgili daha geniş bilgi için suraya bakabilirsiniz.

Alçıder

[flashvideo file=”https://www.ilkercanikligil.com/wp-content/uploads/alcider.flv” image=https://www.ilkercanikligil.com/wp-content/uploads/alcider.jpg /]

Benjamin Button’dan bahsederken bu çok manalı değil ama ne yapalım burası Türkiye! RED + Motion Control ile tek planda çektik. Bence RED tamamdır.

Yapımcı: Ufuk K. / Gör. Yön: Alp K. / Compositing: Emre A. / Moco: Altan S. (Makina)

Benjamin Button ve Büyük Sahra

desert

Geçen hafta Büyük Sahra’ya gittim… desem ne güzel olurdu ama gitmedim. Yukarıdaki fotoğrafı geçenlerde makro kitap kapağı dokusu ve daha önce çekilmiş buluttan, Photoshop’da 15 dakikada imal ettim. Şu anda çeşitli stok sitelerinde satılıyor ve bir takım insanlar Sahra Çölüne baktıklarını düşünüyorlar.

Yine geçen hafta gördüğüm David Fincher’in “Benjamin Button” filmi “görsel sanatlarda gerçek” meselesini tekrar düşünmemizi gerektiriyor. Filmin ilk bölümündeki bütün Brad Pitt kafaları 3D olarak yapılmış. Bunu okuyup bilmesek anlamamız mümkün değil. Yani böylece gerçek ile gerçek gibi görünen arasındaki ayrım bu filmle artık tamamen yok olmuş oluyor.

İnsanların modellendiği başka filmler de vardı elbette ama bu gerçekçilik açısından bir ilk. Kısa zamanda olmasa bile her şeyin masada bitirileceği filmler çok uzak değil artık.

Fena halde uzun ve sıkıcı olmasına rağmen “teknolojik bir devrim olarak”  filmi görmekte yarar var. Eleştirmen, akademisyen taifesi ve sıradan izleyici için bu dediklerim hiç bir şey ifade etmese de sinema yapmakla ilgilenenler için önemli bir dönüm noktası…

5D MK II: Sezon Finali

Yaklaşık 1.5 aylık kullanımdan sonra 5D MK II hakkında son yoruma geçebilirim:

** Yanınızda fotoğraf makinası taşırken aynı anda video özelliğine sahip olmak gerçekten çok iyi.

Continue reading ‘5D MK II: Sezon Finali’

Kitap: “Mutluluk Üzerine Çeşitlemeler”

mutluluk_optimistkapak2 “Mutluluk Üzerine Çeşitlemeler”  (Stumbling on Happiness) ismi nedeniyle biraz talihsiz bir kitap. “The Secret”, “Mutlu Olmanın Bin Bir Yolu”, “Dost Kazanma Sanatı” gibi saçma sapan kitapları çağrıstırıyor. Oysa onlarla hiç bir ilgisi yok.

Bir sürü kitap okur, bir sürü film izleriz ama içlerinden çok azı gerçekten etki bırakır. Bu onlardan biri. Geçen yıl sevgili dostum Sinan’ın tavsiyesiyle İngilizce’sini okumuş ve blog da bir cümlede bahsetmiştim. Optimist  Yayım Dağıtım çok yerinde bir kararla kitabı Türkçe olarak çıkarmış ve daha da iyisi blogdaki yazımı görüp bana bir tane hediye kitap yollamışlar!

Sadede gelirsem, Harvard’lı Psikoloji Profesörü Daniel Gilbert’in kitabı nasıl mutlu olunacağını anlatmıyor. Onun yerine “mutluluk” algımızın nasıl çalıştığını bilimsel olarak ve son derece eğlenceli bir dille anlatıyor.

Gilbert insanı hayvandan ayıran en önemli şeyin insanın “geleceği düşünebilmesi” olduğunu iddia ediyor. Bu temel fark aslında bütün mutsuzlukların da kaynağı. Gilbert burada “Günü yaşayın, eğlenin” gibi bir ucuzluğa düşmeden başka bir yola sapıyor ve geleceği düşünürken kullandığımız psikolojik sistemin neden “her zaman” yanlış çalıştığını açıklıyor.

Hararetle tavsiye ederim. Yazarın konuyla ilgili bir konuşması da şuradan izlenebilir.

Para, Para, Para…

Buradan öğrendiğimize göre Istanbul 2010 Kültür Başkenti başlığında devlet iki  filme (40 milyon TL)  destek verecekmiş. Linkte göreceğiniz gibi Mustafa Altıoklar bu konuda feryat figan ediyor.

Yazıyı okudum, meseleyi neresinden tutsam dedim: Bir taraf yonetmen, yani destekten dogrudan yararlanması beklenen biri ve danışma kurulunda! (conflict of interest)  Öbür taraf son derece sıradan film afişleriyle “Hollywood’daki Dahi Türk” diye sürekli gözümüze sokulan biri ve öğreniyoruz ki filmine 15 milyon TL destek “yukarıdan” emirle verilmiş (Mustafa’nın yalancısıyım!)

Ne denir ki bu ilişkilere?

Motion Control+RED@Makina!

[flashvideo file=”https://www.ilkercanikligil.com/wp-content/uploads/mvi_1000_mp4.flv” image=https://www.ilkercanikligil.com/wp-content/uploads/mvi_1000_mp4.jpg /]

Bugün Makina‘da yakında çekeceğimiz bir reklam için RED ve MILO Motion Control ile oynayıp durduk. Bir ara 5D Mk II ile yukarıdaki videoyu çektim. MILO yu seviyorum… Mümkün olsa her şeyi onunla çekmek isterdim 🙂 Yarattığı hareketlerde çok özel bir etki var: Bir nevi bilgisayar kamerası gibi… bir de tabi insan aklının ve mekanik denen acayip alanın son noktası bu alet!!!

Seni seviyorum MILO!

NO!

no Obama’nın Shephard Fairey tarafından yapılan (aslında bir fotoğraf üzerinden yapılmış olduğu geçenlerde ortaya çıktı) meşhur kampanya resminden bir tane de siz edinebilirsiniz (Tabi  millet bunu eğlencesine yaparken Mustafa Sarıgül olayı ciddiye alıp gerçekten kampanya resmi olarak buna benzer bir şey yapmış. Yahu bu ülke fütursuzca araklamaktan ne zaman vazgeçecek? )

“Obey!” ile ünlenen Shephard Fairey daha önce sipariş üzerine bir Atatürk portresi de yapmıştı.  Şuradan kendinize de bir Shephard Fairey taklidi üretebilirsiniz.

2008’in En İyisi

225ps3standing Geçen yıl aldığım teknolojik alet ül edevat içinde en iyisi kesinlikle Playstation 3…

Genelde Sony insanı hasta eden ürünler yapsa da bence PS3 işini çok iyi becermişler. Onlar için ne acı ki satışlar iyi değilmiş. Şuradan okuduğuma göre Wii denen çocuk oyuncağı ve XBox (görmedim, kullanmadım gerçi ama Microsoft’un oyun konsolu yapmasını istemiyorum! Son derece şahsi bir tercih…) PS3’ün epey ilerisindeymiş.

Tabi aslında bunun nedeni belli: Geçen sefer de yazdığım gibi PS3 bence öncelikle bir “oyun aleti” değil ve gerçekten zamanının ilerisinde bir ürün çünkü 1920*1080 panel olmadan PS3’ün tam performansını görmek zor. İkincisi aletin ağ özellikleri çok çok iyi ve bir sürü insan bunları kullanmıyor. PS3 alıp hiç Internet’e bağlamayan bir çok arkadaşım var.

Oysa Sony PS3’ü iyi de destekliyor. Neredeyse her ay işletim sistemi yenileniyor ve ek özellikler geliyor. Örneğin artık Internet gezgincisinde Adobe Flash desteği var… Son eklenen online yaşam simulasyonu Home  da geç de olsa iyi tasarlanmış bir ortam…

Medya oynatıcı olarak da PS3 çok iyi. İçindeki 40 GB veya 80 GB hard disk yetersiz derseniz şu an 500 GB hard disk eklemek 10 dakikalık iş.

Bu kadar olumlu şeyden sonra PS3 satan bir dükkan falan açacağımı düşünmeyin. Daha önce de yazdığım gibi bu yazıyı yazmak için Sony’den para almıyorum! Zaten Türkiye Sony’nin hizmeti de evlere şenlik: Alete Türkçe desteği koymadıkları gibi kullanıcıların Playstation Store gibi servislere bağlanmasını da sağlamamışlar. Yani Türkiye Sony’nin Yazıcıoğlu’nda PS3 satan adamdan tek farkı daha pahalıya satması!

Sonuç:  Aferin Dünya Sony (Türkiye Sony değil!). Benden aferin aldınız artık gerisi kolay…

Social Media

Visit Us On TwitterVisit Us On Youtube