2010 başından beri reklam filmlerini 16 mm veya 35 mm çekiyorum.
Geçenlerde sevgili yeğenim Kuzey’in fotoğrafını çekmek istedik ve babam benim emektar EOS 650’yi çıkarıverdi. Bir kaç kare çektim ve şaşkınlığa düştüm: Her deklanşöre basıştan sonra gözümü vizörden çekip LCD’ye bakmaya çalışıyordum! Tabi LCD falan yoktu. Bu olay kontrolüm dışında bir kaç defa tekrarlandı hatta sinirlendim kendime…
Aradan bir kaç gün geçti. Babam yandaki kareyi yolladı. Negatifi yıkattığı yer aynı zamanda scan edip CD vermiş.
Doğal olarak son bir yıldır Kuzey’in bir sürü fotoğrafını çektim (zaten yanda da bunlardan örnekler var). Teknolojiyi seviyorum ve yeni çıkan her şeyi denemeye de pek hevesliyim ama yine de şunu açıkça söylemek gerek: Film farklı.
“Film daha iyi” demiyorum. Sadece “farklı” ve bu da güzel bir şey. Oysa fanatiklik kötü bir şey. Dijital fanatikleri de, film fanatikleri de canımı sıkıyor açıkçası.
Film reklam sinema sektörlerinde bir RED ve dijital çılgınlığı yaşandığı şu günlerde (biraz da gıcıklığına tabi) diyorum ki: Şimdi filme dönmenin tam zamanıdır! 🙂
Son yorumlar