Monthly Archive for Ocak, 2015

Atölye Filmleri: Bulmaca


Bulmaca / Crosswords from istanbul film akademi on Vimeo.

Kasım atölyesinin filmleri gecikerek de olsa bitti. Bu seride yine 4 film var: Atölyenin eski oyuncularından Gülşah Büktür ve ilk filmiyle Erdal Uzunoğlu??nun oynadığı psikolojik gerilim türünde yukarıda gördüğünüz Bulmaca, Miray Akovalıgil??in oyunculuğu ile komedi türünde Zarf, ve iki ağır drama: Esra Gür??ün oynadığı Yalnız ve Neşe Loc??un yine Erdal Uzunoğlu ile yer aldığı Çürük Elma.

Gülşah Büktür ve Moni Nafeie dışındaki bütün oyuncu ve yönetmenlerimizin ilk filmleriydi bunlar.

Benim bu serideki favorim ?Bulmaca? ama diğerleri de iyi tabi. Bütün katılımcıları ve ülke çapında yarışmayla belirlediğimiz senaristleri tebrik ediyorum.

Yeni atölye 5 Şubat??ta başlıyor. Ayrıntılı bilgi şurada.

The Fall

436110530_1280
Son yıllarda iyi diziler çok: Breaking Bad, Dexter, Damages, ben pek beğenmesem de True Detectives vs.

BBC??nın The Fall??u bütün bunların arasından ayrılıyor. Aslında hiç hoşlanmadığım aşırı gerçekçi ekolden bir dizi ama o kadar iyi yapılmış ki Dostoyevski dizi çekse herhalde böyle olurdu diyor insan.

?The Fall? BBC tarafından yapılmış ve Belfast??ta geçen bir seri katil öyküsü özünde ama öyküden önemlisi işlenişi tabi.

Dizinin temposu epey yavaş, müzik kullanımı minimal, kamera ve ışık da öyle. Başrolde Gillian Anderson hiç olmadığı kadar iyi, diğer oyuncular da aynı şekilde?¦ Ayrıca bugüne kadar televizyonda görülmüş en feminist drama bu olmalı (Her ne kadar İngiltere??de bazı çevrelerde mizojini ile suçlansa da : )

David Fincher televizyonun sinemadan daha fazla karakter geliştirmeye açık bir ortam olduğunu söylüyordu. The Fall bunun açık kanıtı gibi. Televizyon ve özelde Netflix beklenmedik şekilde sinemayı bitirebilir.

Gerçekten iyi bir dizi arayanlara hararetle önerilir. Hepi topu 2 sezon ve 11 bölüm zaten. Şu anda Netflix??ten izlenebiliyor.

Bizim güzel ve yalnız ülkemiz de bir gün böyle diziler yapabilecek mi diye düşünmeden duramıyorum.

Sabahtan akşama politika konuşarak mı düzeliriz yoksa işimize bakarak mı?

David Fincher ile Çalışmak

Bu yazının ana konusunu şuradan aldım. Bugünlerde David Fincher filmlerine tekrar bakıyorum. Geçenlerde 20 yıl sonra Seven??a tekrar baktım. Eskimiş olacağını umuyordum ama sandığım kadar eskimemişti.

Altan Sebüktekin??in önerisiyle fark ettigim su harika kanalda David Fincher??in yönetmenliği ile ilgili bir video da izleyebilirsiniz.

Yabancı dil sorunu olanlar icin özetlersem ilk linkte Fincher ile House of Cards??da çalışmış bir kamera asistanı ondan neler öğrendiğini 5 maddede açıklıyor.

1 ?? Yayına çıkacağınız ortam önemlidir ama yine de özensiz olmak için bahane olamaz. Netflix genelde Ipad??de izlenen bir yayın. O nedenle netlik sorunları sinemadaki kadar önemli olmuyor.
2 ?? Ekip olarak sizin işiniz oyunculara işlerini yapmak konusunda destek olmaktır, engel değil. Bir oyuncu sizin rayınız yüzünden yapmaya çalıştığı bir şey yapamıyorsa o rayı oradan alın. (Çektiğim bir filmin setinde sesçi oyuncuya ?daha yüksek konuşur musunuz?? demişti!)
3 ?? David Fincher sizin yorgun olmanızı umursamaz. Bunu pislik biri olduğu için yapmaz. Filmi umursadığı için yapar.
4 ?? Bazen çekebileceğiniz en iyi tekrarı almış bile olsanız devam etmeniz gerekir. Kesinlikle.
5 ?? Çekim sırasında şaryo tıklasa ya da mikrofon görüntüye girse de mutlaka devam edin! (Keep rolling!)

Bunları okuyunca bizim ekipleri düşünmeden edemiyorum. Haklarını yiyemem Türk reklam filmi sektöründe özveriyle çalışan bir çok ekiple ben de çalıştım ancak ne yazık ki yönetmen aslında her zaman yalnızdır: Yapımcı her isteğinize şüpheyle bakar, ajans bir şey denediğinizde korkuya kapılır, fazladan bir şey çekmek istediğinizde bütün ekibin yüzü asılır, oyuncular biraz farklı bir isteğiniz olduğunda paniğe kapılır, biraz fazla tekrar yaptığınızda ?Kubrick oldu mübarek? fısıltıları yayılır!

Bu ülkede herkes daima eve gitmek ister. Ne zaman garip bir istekte bulunsanız içlerinden size rahmet okuduklarını bilirsiniz.

Hele şimdi 12 saat kuralları çıktı işler iyice karıştı.

Tabi ki insani saatlerde çalışmalıyız ve aptal bir yönetmenle çalışmak acı verici olabilir ancak şunu unutmamalıyız ki sette kariyeri gerçekten tehlikede olan tek kişi yönetmendir (belki biraz da görüntü yönetmeni). Filmin iyi olması sadece onun için önemlidir. Sonuçta herkes suçu ona atabilir (görüntü yönetmeni dahil). Filmin sonunda ilk onun adı olacaktır.

Kurgucular, renk uzmanları, sesçiler, ışık ekibi ve tabi prodüktör?¦ herkes film kötü olduğunda yönetmeni suçlayacaktır.

Yönetmenleri anlayalım sevelim. Linkteki kamera asistanının yazının sonunda dediği gibi In Fincher we trust! (Fincher??a İnanıyoruz!)

Social Media

Visit Us On TwitterVisit Us On Youtube