Türkiye garip bir ülke. Orada burada yıllardır duymuşsunuzdur: “Reji… reji ekibi… yönetmen reji verdi… rejisör geldi vs”
Bunlar aslında yanlış kullanımlar. Régie kelimesi Fransızca’dan geliyor ve anlamı “yönetim” demek ancak sinema tv yönetmenliği anlamında değil “idari yönetim” anlamında. Ayrıca rejisör Fransızca’da “yönetmen” için kullanılmıyor “realisateur” (gerçekleştiren) veya “metteur en scene” (sahneye koyan) kullanılıyor.
“Canım ne fark eder?” diyebilirsiniz fakat bence mesele bu kadar basit değil: Herhangi bir kelimeyi yanlış kullanmanın ve hatta bunda israr etmenin nedeni ne olabilir?
Sizi yönetmen olarak işe alacağımı düşünün. Karşımda oturuyorsunuz ve “Reji vermek zor iştir” diyorum. Böylece aslında sizi savunmasız bırakıyorum. “Gumbik vermek zor iştir verebilecek misin bakalım?” dememle aslında arada bir fark yok. Gumbik nedir bilmiyorsunuz fakat aslında reji nedir onu da bilmiyorsunuz. Üstelik gumbik in anlamını öğrenmek mümkün diğerini arayın da bulun bakalım 🙂
Gerçekten “Reji vermek”, “Yönetmenin rejisi çok güçlü” ne demektir?
Bu tür kelimelere İngilizce’de “buzzwords” deniyor. Herhangi bir konuşmada etkili görünmek için kullanılan ve fakat aslında içleri boş olan kelimeler. En bilinen örnekleri: Globalizasyon, globalleşen dünya, sinerji, ötekileştirmek vs vs.
Reji ile kastedilenin ne olduğunu az çok çıkarabiliyoruz tabi: Yönetmenin öyküyü anlatış biçimi, buna bağlı olarak kamerayı ve oyuncuları yerleştirmesi.
İyi de bu nasil ölçülür? Hangi yönetmenin iyi hangisinin kötü reji verdiğini nasıl anlarız?
Bir senaryonun filme dönüştürülmesi basit gibi görünen ancak gerçekte görsel bir dili bilmeyi gerektiren son derece kompleks bir iştir. Bu işin kuralları vardır ve bunlar öğretilebilir, tartışılabilir ve üzerinde rahatlıkla konuşulabilir. Fakat bunları konuşabilmek için fotoğraf, mercek, çerçeve, kompozisyon, derinlik, perspektif, ton, renk, drama, ışık, kurgu, tempo, ritim gibi kavramları iyi bilmek gerekir.
Bütün bunlardan habersizseniz “reji vermek zor iştir” der geçersiniz. Neyse ki Türkiye’de çok kolay yedirebilirsiniz bu blöfü.
Yine de blöfçü olmak istemiyorsanız David Mamet’in “Film Yönetmek Üzerine” adlı kitabını okuyabilirsiniz.
David Mamet’in kitabı güzeldir. İlk cümleleri okurken beklediğim Reklam Yönetmenliği yazısının devamı sonunda geldi diye düşündüm. Devamını okudukça yine birilerinin can sıktığını anladım 🙂
David Mamet’in kitabını ben de çok seviyorum. İlk sinema okumaya başladığım yıllarda bazı Yeşilçam görmüş hocalarımız bazı yönetmenleri çok överlerdi ve bu yönetmenlerin çekimin erken saatlerinde senaryoyu nasıl tekrardan yazdıklarından ve bunun öneminden bahsederlerdi. Ben de hep düşünürdüm neden bu adamlar senaryoyu bir gün öncesinden ya da daha öncesinden yazmıyorlar diye. Tabi çeviklik ve esneklik yönetmenlik için çok önemli özellikler ama yönetmenliğin bir set duruşu olduğunu düşünmüyorum. Bence yönetmenlik dediğimiz şey, tıpkı bir sanatçı gibi yaşadığımızın dönemin sorunlarını ve farklılıklarını iyi bilen, yapmış olduğu işlerle de bunları ortaya çıkarabilen kişidir. Bunu da seçmiş olduğu konu ve biçimle ortaya çıkarabilir. Bunun devamındaki süreç de onun deneyimine, karakterine ve çalışma stiline göre şekillenebilir. Bazıları oyuncuyla uğraşır, bazıları senaryoyu her sabah yeniden yazar..
Nasıl sanatı ve sanatçıyı anlamak yıllar gerektiren bir sabır işi ise, bence sinemayı ve sinemacılığı da anlamak bu tarz bir yaklaşım gerektirir. Yani sinemacılık “Onun rejisi çok iyi çünkü ışığı çok iyi bilir”den öte olmalıdır. Ama bu tür terimler ve diyaloglar birini yükseltmek ya da yerin dibine sokmak için çok kolaydır ve sık kullanılır. Ama önemli olan zamanın ayakta tutabildikleridir.
ben buzzwords kısmını çok sevdim… 🙂
senaryo denilen şey zaten doğru oluşuyor mu..
ekip denilen şey doğru mu kuruluyor ki hani bu tanımlar ve kavramlar doğru olsun…
kitap eksiğimmiş hemen edineceğim. gerçi barboros özet geçtikten sonra alasım kaçtı ama.. 🙂
yazılarınızın arasını açmayın hocam
saygılar..
O kadar yerinde bir taslama ki..bircok kisi adama bak, laf oyunu ile bize bilgiclik tasliyor hatta bir adim daha gidersek “ukelalik” tasliyor diyebilir..
Evet tasliyor,hatta sizi asagiliyor diye bir cevap verirdim..
Cok komplex,girift ve karmasik bir meslek filmcilik,edebiyat,roman,resim,muzik,matematik,anatomi basta olmak uzere,icine bulasmamayan sanat turu yok hepimizin bildigi gibi,bir hayati,yasami yorumlamak kolay bir is olmasa gerek…
Hatta yeslicam’da “hocam”denmesi bile daha iyi reji vermek cumlesinden,eminim hocam denilenler,halit refigler,serif gorenler,ertem egilmezlerdi bence..simdi herkese deniyor o baska : )
Hoca;kelimesi dogru yerde insana karsi kullanilirsa,daha iyi karsiliyor bence..
Reji verdik,oldu bitti..cok baside indirgenmis bir hal bencede..
bizim reklam sektöründen “fotoğraf, mercek, çerçeve, kompozisyon, derinlik, perspektif, ton, renk, drama, ışık, kurgu, tempo, ritim” gibi kavramlardan bihaber olan onlarca “yönetmen” sayabilirim 🙂
Sadece reklam sektorunde degil her yerde var.
Iyi yonetmen olmak ne yazik ki (cogu meslekte oldugu gibi) bir seyleri bilmekle ilgili degil. Ne bildigin degil neyi bilir gibi gorundugun ve kimleri tanidigin, kimlerle yiyip icin dolastigin cok daha onemli.
buna alismak lazim.
selam ilker bey linkteki kamera nedir hocam bi baksanız size zahmet
http://www.digitalbolex.com/products/