RED Üzerine

[flashvideo file=”https://www.ilkercanikligil.com/wp-content/uploads/red.flv” image=https://www.ilkercanikligil.com/wp-content/uploads/red.jpg /]

RED kamerayı test ettiğimizi söylemiştim. Bir kaç gündür boş vakitlerimde elimdeki bu RED dosyalarıyla oynuyorum. RED ile ilgili genel bir bilgilendirme yapmakta yarar olabilir.

1 – RED nedir?

RED bugüne kadar alıştığımız video kameralardan farklı bir mantıkla çalışıyor. Bunun bir kaç nedeni var. Öncelikle RED bildiğiniz video kameralardan daha büyük bir algılayıcı kullanıyor. Bu da sinema ve fotoğraf makinası merceklerini kullanabilmemizi ve bunlardaki dar alan derinligini elde etmemizi mümkün kılıyor.

Daha da önemlisi RED algılayıcının üzerine düşen görüntüyü HAM VERİ (RAW) olarak kaydediyor. Bu ne demek? Video kameralar rengi elde etmek için genelde 3 algılayıcı kullanırlar ve bu algılayıcıların (Red, Green, Blue) her birinden gelen ham veriyi olduğu gibi kaydetmezler. Veri miktarını düşürebilmek için kameralar bu verileri “işlerler”. Örnek olarak sizin kameraya girdiğiniz beyaz ayarı bu işlemde birinci önemdedir. Kamera yaptığınız seçime göre üç kanaldan gelen bilgileri derler (aslında kodlar) ve bir resim ortaya çıkarır. Bu resim yanlış beyaz ayarıyla oluşturulduysa geri dönüş imkansızdır.

Tek algılayıcı kameralarda aynı işlem Bayer filtresiyle yapılır. Her pikselin önünde bir renk vardır ve böylece algılayıcı kendi içinde üçe bölünmüş olur. Eldeki bu eksik veri “işleme” sırasında tamamlanır ve sonuç resim oluşturulur.

Oysa RED bunu yapmıyor. Aynen DSLR lardaki RAW seçeneğindeki gibi RED tek algıyıcısından gelen veriyi olduğu gibi kaydediyor (bunu yaparken bir sıkıştırma uyguluyor elbette ama ona da geleceğim). Yani sözün özü aslında RED bir algılayıcı ve ondan gelen veriyi saklayan bir taşıyıcı ortamdan ibaret bir kutu sayılabilir fakat tabi ki siz çekim yaparken monitörden görebilmeniz için RED’in de içinde bir görüntü işlemcisi var.

Çekim yaparken nasıl göreceğinize (Kaç ASA, hangi Beyaz Ayarı, Hangi Renk Formatı vs) siz karar veriyorsunuz ama bu verdiğiniz kararlar aslında sadece o an görmek için veriliyor. Dosyanın ana yapısında bir değişiklik yaratmıyor. Metadata şeklinde dosyanın bir kenarına not ediliyor sadece. Sonradan izleme yaparken veya bilgisayarda bakarken bu kararları tekrar gözden geçirmeniz mümkün.

Buna bağlı olarak aslında RED tek bir ASA’da çalışıyor (320 ASA) bunun üstünde veya altında çekmek diye bir şey yok. Alet her zaman 320 ASA çekiyor sadece siz o resme 800 ASA derseniz öyle gösteriyor (Bu da alışık olmadığımız bir kavram elbette)

RED’in algılayıcısı en yüksek seçenekte 4K olarak kısaltılan 4096*2048 piksellik veriler (görüntüler) oluşturuyor. İstenirse daha farklı formatlarda ve hızlarda da çalışmak mümkün. 2K da 2048*1024 vs vs.

RED bu ürettiği verileri ya üzerindeki CF karta veya Hard Diske kaydediyor. HDMI ve HD-SDI çıkışları da var fakat kameranın üzerinde analog video çıkışı yok.

2 – RED Dosyaları Nasıl Şeyler?

RED her bir çekim için bir adet R3D dosyası, 4 tane de MOV (quicktime) dosyası oluşturuyor. R3D dosyası epey büyük oluyor (1 kare yaklaşık 1 MB, oysa aynı veri sıkıştırmasız kaydedilse neredeyse 9 kat daha fazla yer tutardı. Yani RED 1:9 compressed çalışıyor diyebiliriz ancak bu rakam durumlara göre degisken!) ve asıl ham veri onun içinde oluyor. Diğer 4 quicktime dosyası ise aslında birer video dosyası değil. Onlar sadece asıl R3D dosyasına işaret eden referanslar. 4 değişik çözünürlük türünde (4K, 2K, 1K, 0,5K) anında izleme yapabilmeniz için üretiliyorlar ve dediğim gibi bu işi yapmak için asıl büyük dosyayı kullanıyorlar.

Bu ilginç bir nokta. Normalde bu küçük dosyaların da yer tutması beklenir. Oysa RED’in kullandığı REDCODE codecinin bir özelliği, içinden daha küçük ve düşük kaliteli çözünürlüklerin neredeyse anında (yeniden hesaplanmaya gerek kalmaksızın) alınabilmesi. Bu tabi ki önemli bir avantaj. Bilgisayarınızın gücü neyse ona göre istediğiniz QT dosyasını açıp okuma yapıyorsunuz.

3 – RED dosyaları Nasıl Okunur?

Esas probleme yaklaştık. RED dosyalarını Windows PC lerde okumak için RED’in web sitesinden indireceğiniz REDCINE adlı yazılıma ihtiyacınız var. Macintosh ise doğrudan QT desteği ile okuma yapabiliyor. REDCINE bedava bir yazılım olduğu için pek oturmuş değil. Yaptığı temel iş proxy adı verilen küçük qt dosyalarını açmanızı, okuma yapmanızı ve temel renk düzeltmesi yapıp isteğiniz başka bir formata dönüştürmenizi sağlaması.

Bu iş için başka yazılımlar da var. Scratch bunlardan biri…

Ben Windows’cu ve bedavacı olduğum için sadece REDCINE yi denedim.

4 – Peki bu RED Dosyaları Nasıl Kurgulanır?

İşte en dramatik soruyla karşı karşıyayız. Henüz bu sorunun kesin bir cevabı yok :). Şaka değil gerçekten yok. Bir sürü insan bir sürü yol öneriyor. Çoğu da makul şeyler ama henüz (benim görebildiğim kadarıyla) yol şudur denecek bir durum yok. Aslında bu anlamda biraz film (35 mm) gibi düşünebiliriz. Değişik yöntemler var. Çok temelde şu ana mantığı hiç unutmamak gerekiyor: RED le çektiğiniz dosyalar aslında negatif film gibi. Siz proxy QT lerden (düşük kalite) kurgu yapsanız da sonra bir noktada geri dönüp asıl dosyalardan renk düzenleme (Color Correction) yapmanız ve filmin ONLINE (tam kalite) kurgusunu oluşturmanız gerekiyor. Zaten zurnanın zurt ettiği yer de burası oluyor.

Tabi oraya bile gelmeden sorunlar var. Şu anda “RED le çektim hemen oturup kurgu yapayım” derseniz mutlaka Final Cut’ı olan bir Macihtosh’a sahip olmanız gerekiyor. Avid ve diger yazılımlar henüz proxy quicktime dosyalarını desteklemiyorlar. Bu da tabi ki büyük bir baş belası.

AVID’in önerdiği iş akışını buradan izleyebilirsiniz. Tabi doğrusu aya roket yollamak bundan daha kolay olabilir 🙂

Diyelim ki offline (düşük kalite) kurgu işini bir şekilde hallettiniz. Diğer kısım daha da dikenli. REDCINE renk düzenleme için çok yetersiz bir yazılım. Bu nedenle yaptığınız offline kurgunun 4K playback yapabilecek ve doğru düzgün bir Renk Düzenleme mödülü olan bir sistemde toplanması gerekiyor. Bunu yapabilmek için önce REDCINE’den bütün planlarınızı export (render) etmeniz gerekiyor.

167 karelik kısa bir planı DPX adı verilen standart dosyaya dönüştürme işlemi benim bilgisayarımda (Intel Quad Core İşlemci + 4 GB RAM) yaklaşık 5 dk sürüyor. Her bir kare 32 MB oluyor!

Yani kısaca bu işleri yaparken yaşlanmanız çok olası!

Bir öneri de bütün seçilen görüntüleri 1920*1080 e düşürüp 4:4:4 olarak HDCAM SR kasete kaydetmek (ve kaset böylece intikamını alıyor!!). Aslında sanırım şu an en hızlı yol bu olur. Zaten bir çok uzun metraj film de bu yolu tutuyormuş.

Sonuç:

Yazının başında gördüğünüz video 167 kare. REDCINE’de renk duzeltme yaptıktan sonra 8 bit tiff olarak 4K da export ettim. Bu işlem 5 dk aldı. ve dosyalar 3.9 GB yer tuttu (Aslında 16 bit tiff olarak export etmek gerekiyordu ama artık onunla uğraşamadım!).  Sonra FLV olarak encode ettim. O da yaklaşık 1 dk aldı. Bu dediklerimden kendi sonucunuzu da çıkarabilirsiniz 🙂

Şaka bir yana daha önce dediğim gibi RED güzel. Fakat bu güzelliğin bedelleri biraz ağır şu aşamada.

Özellikle Türkiye gibi her işin yalan yanlış yapıldığı bir ülkede RED gibi bir aletle uzun metraja kalkışmak bir çeşit intihar olabilir zira RED ile çalışırken özellikle dosya yönetimi (media management) çok çok dikkatli yapılması gereken bir iş. Ayrıca çok ciddi şekilde yedekleme yapılması şart (RED in önerisi en az 3 yedek).

Buna ek olarak RED malzemesini işleyecek bilgisayarların gerçekten çok iyi olması gerekli (Önerilen 8 Core lu 8 GB RAM li Macihtosh!!!)

Sonucun sonucu: RED gelecek vaad ediyor ama 35 mm tamamen oturmuş iş akışıyla şimdilik çok daha hızlı ve kolay.

Autodesk’in iş akışını da buradan inceleyebilirsiniz.

88 Responses to “RED Üzerine”


  • ea dedi ki:

    Red’in göreceli olarak ucuz olması herşeyi kolaylaştırdığını ya da çekilen malzemenin işlenebilmesi için gerekli adımların atlanmasını gerektirmiyor.

    DI işi zahmetli ve çok dikkatli olunması gereken bir alan. Dünyada bu yeni bir iş kolu olarak yerini aldı. DI technicianlar setlerde, çekilen malzemenin doğru şekilde saklanması, korunması, post sırasında doğru iş akışlarının belirlenmesi için varlar.

    Red dosyalarının dpx’e çevrilmesinin vakit almasının 35mm çekilen filmlerin taranması için gereken vakitten pek bir farkı yok. Şu ana kadarki iş akışı şöyleydi: 35 çek, tek ışık telesine ile kurgu yap, filmi tarat, dpxlerden online’ı yap. Red’in çalışma şeklinin bundan bir farkı yok temelinde.

    DI çalışma şeklinin (yani 35 çek, tara, dijital olarak filmi bitirip, tekrar filme bas…) dünyada artık uzun metrajlarda standart yöntem haline dönüşmesi ile “colour grading” uygulamaları çok yaygınlaştı. Bu alanda yerini alan bir kaç uygulama var: Autodesk Lustre, Assimilate Scratch, Iridas Speedgrade gibi.
    Bu uygulamaların hepsi (sanırım Lustre hariç) artık Red formatını destekliyor, yani alışılan yöntemler Red ile de devam ediyor. Hatta RedCine yazılımı özellikleri oldukça azaltılmış bir Scratch aslında. (Bu arada Scratch yukarıda İlker’in dediğinin aksine bir Windows yazılımı.)

    Başta da dediğim gibi, DI profesyonel bir ortam. Ucuza kamera alabiliyoruz diye değişen bir şey yok.

  • ilkerc dedi ki:

    Scratch windows yazilimi degil demedim. Onceki cumle yuzunden oyle anlasilmis pardon.

    EA sorun su: Kamera ucuz olunca ister istemez insan “yasasin sinemacilik ozgurlesti” moduna giriyor. Oysa dedigin gibi yok oyle bir sey su asamada. Zaten ben de yazida onu anlatmaya calismistim.

    Ha benim gonlum oyle olmasini ister bu arada… o ayri.

  • ergin dedi ki:

    ilker ile sanırım RED konusunda anlaşamadığımız tek konu bu workflow konusu. Ben de ea nın yazdıklarına birebir katılıyorum zaten o akşam da aynı şeyleri ilker’e söylemişltim.. tamamen ne amaçladığına bağlı olarak workflowlar değişiyor..
    eğer dv yada HD gibi broadcast bir çıktı alacak ise tek yapman gereken sana verilen proxy dosyalarını fcp’a atıp edit sonrası istediğin çözünürlükte output alabilirsin. yada fcp’nun log adnd transfer özelliğini kullanarak appleProres HQ formatında çalışıp çıktı alabilirsin.

    Ama eğer 2K ve üzeri bir çalışma yapacak isen buradaki workflow taranıp digital hale getirilmiş film ile aynı.
    low resolution kopya ile edit >
    edl listesi>
    red cine ile 4K dpx çıktı (EDL listesine göre) >
    color grading yazılımı ile dpx üzerine cc (4K)>
    nihai ortama dpx formatında taşıma
    diyeceksiniz bunları kendi bilgisayarımda yapabilir miyim… Ben denedim bendeki Macbook pro 1 dk (4K) lık bir çekimin DPX lerini yaratırken tıkandı ömrü yetmedi:) işte bu nedenler bu işlermlerin iyi bir makinada yapılması şart.
    ama 5-10 sn lik bir çekimin yukarıda belirttiğim akışını color grading yazılımı olarak Color kullanarak yaptım ve bir problem olmadan 4K dpx çıktılar alınabiliyor..

    bu arada kıbrısta test çekimleri yapıyoruz ve görüntülerden bazılarını döndüğümde paylaşmayı düşünüyorum..biz çok etkilendik..

  • ilkerc dedi ki:

    EA da sen de beni yanlis anladiniz sanirim. RED 17.500 dolar govde fiyatli bir kamera. 30 bin dolara da ortalama bir sistem kurulabiliyor. Hal boyleyken biz RED’in workflow unu gerceklestirmek icin milyonlarca dolarlik filmlerin workflow lariyla ayni zahmeti cekeceksek o zaman RED’in temel cikis noktasi (revolutionize the industry) biraz havada kaliyor. RED le cekmek daha ucuza da gelmez hal boyleyse. Zaten milyon dolarlik bir is yapiyorsaniz orada RED’i ucuza almak falan da onemsiz kalir.

    Benim asil ilgi alanim gerilla isler. Zaten bu blogu da oncelikle bunun icin kurmustum. Dolayisiyla benim RED den beklentim sizin ortaya koydugunuzdan biraz farkli.

    Ayrica 35 mm RED e gore korunmasi cok daha kolay ve guvenli bir master formati sunuyor su anda. Eger ayni parayi harcayip ayni zamani kaybedeceksek “simdilik” 35 mm daha iyi bir secenek…

  • shad dedi ki:

    Artık dayanamadım..

    – 35 mm master nasıl daha kolay saklanıyor? Film dediğin çizilir çapaklanır, çatlar, patlar.. vs.. Harddisk dediğin badsektörür falan ama yedeği daha ucuza gelir..
    – Telecine, banyo.. bunların nesi daha kolay?
    – Evde Da Vinci’si olan var mı?
    – 8 çekirdek iyi bir makinada (şu an bile) 4K R3D işlenebiliyor.. tek çekirdek mi olmalıydı?
    – Milyonlarca dolarlık filmlerin workflowlarıyla aynı zahmeti çeksen bile (ki bence değil) tek başına halledebiliyorsun ve oluyor!.. işte sana Gerilla..

    Çekim ve post RED’le nasıl daha ucuza gelir?
    – Herhangi bir 35mm Arri kamera ve tüm aksesuvarları – günlük kirası silah zoruyla $1000 diyelim.. (lens işine girmiyorum)
    – 1 kutu 35mm film (benden indirim) $50 diyelim..
    – Firma sahibinin karısını kızını kaçırıp $50 da banyo + telecineyi halledelim. Bitmiş filmin 4dk’sı $100’a gelsin.
    – 100 dk’lık hikayeyi 100 dk’lık filmle çekelim.. tekrarsız.. olduğu kadar artık.. ; \

    $30,000 (kamera kira) + $2,500 (Film, banyo, telecine) = $32,500 (1 film maliyeti)

    ya da:

    $30,000 (Red) + $1,000 (10 adet 500GB harddisk) + $5,000 (8 çekirdek Mac) = $36,000 (10 film maliyeti)

    …ondan sonra da Red Fanboy’a çıkıyor adımız…

  • ilkerc dedi ki:

    Onurcum Library of Congress e gittim ben ayiptir soylemesi. 35 mm su anda dunyada “en guvenilir” saklama ortami. daha iyisi yok. digital butun formatlar buna dahil.

    Emre nin dedigini anlamadin galiba abi. Tek basina halledemiyorsun. DI uzmanlarina ihtiyacin var. Zaten RED bastan itibaren tek basina halletmen icin tasarlanmamis.

    gunluk kamera kirasi dedigin gibi degil. Uzun metrajda 1 hafta icin genelde 3 gun parasi alirlar. Senin RED in de ayni lenslere ihtiyac duyuyor.

    Tamam para verdiniz RED aldiniz, iyi de ettiniz ama “En buyuk RED baska buyuk yok” amigolugu mu bekliyorsunuz benden onu anlamiyor ve dogrusu kiziyorum.

  • shad dedi ki:

    Library of Congress tecrübeni başka bir başlıkta bizimle de paylaşmanı isterim..

    Korktuğum başıma geldi.. şu son paragrafı hakedecek bir yorum değil benimki..

    Konu gerillaysa, 35mm kalitesi (ya da ona yakın) bir filmi çekip, işleyebiliyorsun.. tek başınadan kastım “kendi imkanlarınla”..

    Emre’nin dediğine hiçbir itirazım yok. DI uzmanını yine sete getir.. en doğru ve güvenli aktarımı yapsın.. ve sonrasında en doğru workflowu belirlesin ve uygulasın..

    Lens olarak nikon bile kullanabiliyorsun…

    Not: 435 Extreme günlük kira: 2500 Euro.. 1000 dolar yaptım.. o da sana..

  • ilkerc dedi ki:

    Shadcigim.

    Yazdiklarimi dogru okumuyorsun.

    Ben 35 mm daha ucuz demedim hic bir yerde. Su ana kadar tek dedigim su: (Tekrar ozetliyorum)

    Uzun metraj film cekmek isteyen veya reklam cekmek isteyen veya hatta kisa film cekmek isteyen biri icin RED su andaki haliyle bulunmaz nimet degil cunku workflow unun aslinda digerinden farki yok. 35 mm de cekilebilir, tabi RED ile de cekilebilir. BENCE 35 mm su an gordugum kadariyla (tekrar ediyorum bence) RED e göre daha kolay calısilabilir ve daha kaliteli bir format. Ha bu boyle kalmayacak elbette. onumuzdeki 5 – 6 yilda film tamamen yok olabilir ama bugun icin konusursak 35 mm henuz omrunu bitirmedi derim… ama uzulmeyin az omru kaldi. Tabi eger yok olmasini gercekten istiyorsaniz 🙂

  • shad dedi ki:

    : ))
    “Eger ayni parayi harcayip ayni zamani kaybedeceksek â??simdilikâ? 35 mm daha iyi bir secenekâ?¦” – bunu yanlış anladım heralde..

    benim de dediğim gibi:
    Red çok çok daha kaliteli 35mm’den.. bulunmaz nimet..
    Filmin ölmesini istiyorum.. hem de hemen..

    sonunda anlaştık : ))

  • ilkerc dedi ki:

    Peki sakin olup aciklayayim o halde:

    Ben yarin reklam filmi cekecek olsam. RED bana hic bir arti getirmedigi gibi risk getiriyor. Neden? Cunku RED in tek avantaji film maliyeti ve yikama. Yikama zaten cok ucuz. RED de telecine yok denebilir ama o da baska sekilde zaten baska yerden cikacak cebinden.

    Ornegin 200 bin YTL butceli bir reklam filminde 15 kutu film maliyetinden tasarruf etmek icin RED le maceraya girismek akillica degil. Ayrica RED dosyalarina renk duzeltme yapmayi epey kurcaladim. Gordugum kadariyla film kadar esnek degil.

    Benim tek soyledigim bu…

  • yasin köse dedi ki:

    Merhaba;ben görüntüye takıldım 100.karede başarısız bir mezopan denemesi var sanırım.
    DI uzmanlarının çalışma alanını biraz açabilirmisiniz ?Teşekkür ederim.İlgiyle takip ediyorum.

  • ea dedi ki:

    35mm dijital malzemeden daha mi guvenlidir bilemem ama dijital malzeme saklamak oldukca riskli, bunu biliyorum.
    Diskler son derece guvenilmez malzemeler, bir kac backup tutmak gerekiyor, bu da hammaliye oranini cok arttiriyor.

    “gerillalik” konusunda soyle dusunuyorum:

    Dunyada film butceleri sacma sapan bir sekilde milyonlarca dolarlarla ifade edilen boyutlarda. Bir de “kendi imkanlariyla” is yapmaya calisanlar var, bunlarin butceleri de yuzbinlere ifade ediliyor ve bunlara kucuk butceli deniyor. Dunyada gerillalik bu.

    Bizim durumumuz ise tamamen konu disi. 30000 dolara kamera alayim, gerisini de kendim ya da es dostla halledeyim, gerilla olmak degil, bir basina olmak demek bence. Cabalamak guzel bir sey ama biz hiciz. Tabi bu sekilde de, biraz sans, biraz yetenek, bolca da “networking” ile birileri parlayip, bir yerlere gelebilir, ama bu tiplerin de bir sonraki adimi hep “buyuk” islere atlamaya calismak olur. Geriye kalanlar da kavrulur gider. Biraz abarttim galiba, neyse….

    Ilker’in bahsettigi, Red ile renk duzeltmenin film kadar esnek olmamasi gorusune, katilamayacagim. Hatta artik, filme renk duzeltme yapmanin dijital dosyalara renk duzeltme yapmaktan hicbir farki yok’ diyecegim. En babasindan Spirit telesine cihazi aslinda ozunde bir scanner, renk duzeltmeyi taradiktan sonra yapiyor, yani telesinenin, o kontrol panellerdeki toplari cevirmenin havasindan baska bir numarasi yok.

    Diger yandan, Ilker’in, Red’in bir video kamera oldugu gorusune tamamen katiliyorum. Buyuk resimler (hatta bence fazla buyuk) ceken bir video kamera.

    Shad’in yaptigi maliyet karsilastirmasinda bir eksik var. Redle malzemeyi cekip, offline’i yaptiktan sonra r3d dosyalarini cevirmek icin o 8 cekirdek mac ise yarar da sonra o dpx dosyalari hangi makinada izleyip grade edecegiz… iste o makina bugun 30-40 bin dolar civarina geliyor.

    Bir de yine maliyet konusunda, hadi herseyi yaptik, filmi bitirdik diyelim, sonra ne yapiyoruz? Filme bastirip sinema salonlarina oyle mi dagitacagiz(cunku bildigim kadariyla turkiye’de bir iki deneme disinda dijital projeksiyon yok) yoksa H264 codecle internet sitesi yayininiyla mi yetinecegiz? Filme bastiracaksak, o da pahali bir kalem.

    Tabi bu kadar atip tuttuktan sonra yanlis anlasilmak istemem: Red guzel bir kamera. gosterisli ve kabiliyetli. Ama tek ya da sart degil.

  • alp dedi ki:

    red otomatik focus ta kalmis o yuzden arada gidip gelmeler oluyor.

  • ilkerc dedi ki:

    EA onemli bir noktaya deginmissin. Ben de ne zamandir bunu soyleyecektim: RED bence fazla buyuk kareler ureten bir alet. Bu kadar vizirdanmamin nedeni aslinda o.

    Benim hayalimdeki RED 4K degil dogrudan 1920*1080 ceken bir alet olmaliydi. Bunu yaparken de RAW, DPX yolunun yanı sıra kendi ustunde DVCPRO HD veya AVC Intra turu kendi basina yeterli bir codec kullanmaliydi. Denebilir ki kardesim ustunde HD SDI var oradan cik neye istersen kaydet ama o kadar basit degil. Aletin kendi ustunde bunu halletmek varken niye external recorder a gerek olsun?

    Son olarak da daha compact olmaliydi. Oysa RED bu yola gitmemis. Gitmemelerini de anlayabiliyorum. Cunku onlarin niyeti yarattiklari hype in yaninda aslinda bizim gibi takilmak isteyen sinemacilar degil. ARRI gibi olmak istiyorlar.

    Bu da beni uzuyor : )

    Su haliyle de RED elbette cok is yapar ama keske yukarida saydiklarimi da yapsaydi.

  • Shad dedi ki:

    Ben başından beri Sinema filmi çekmekten bahsediyorum. O yüzden 35mm projeksiyonda gösterilecektir ve nihayetinde dijital film de 35’e basılacak. Buna bir itirazım yok. Bu işlem, (şu anki koşullarda) film de çeksen dijital de çeksen, yapılması gerekiyor. Yani bu gider her ikisinde de mevcut.

    Ben çok net olarak şunu diyorum: Ben şu an, elimdeki imkanlarla bağımsız olarak 35mm uzun metraj çekemem. Ama dijital olarak çekerim. Buna çoğunun ve benim gücüm, ekibim, yeteneğim yeter. Günler, aylar da sürse post’unu kendi imkanlarımla yapabilirim. Film bittikten sonra yapımcı/dağıtımcılara filmi beğendirebilirim. 35 projeksiyona çoğaltma konusunu onlara devredebilirim.

    Tek başına kamera almak tabii ki işi çözmeyecek. Bunun yanında başka maddi ve manevi yatırımlar da gerekiyor. Ama bu çok iyi başlangıç…

    r3d -> dpx/cineon -> color grade konusunu henüz denemedim. Ama teorik olarak bildiğim; bunun da çözümü var… Çözümlerden biri, 3-4 Mac makinalı bir render farm : )) Bu da maliyet demek.. haklısınız..

    Emre, r3d dosyaları 12 bit, dpx 10 bit. R3d’yi direk işleyemiyorsak ve eğer son çıktı HD olacaksa HDCam SR (12 bit) daha mantıklı geliyor. Doğru muyum?..

    Adobe, CS4 serisi için Red desteği çıkarttı. Sitedeki yazıya göre, Adobe Premiere ve After Effects CS4, r3d dosyalarını direk ve çevirmeden içeri alıyor… 12 bit kayıpsız işleme imkanı vereceği için en verimlisi bu olur gibi geliyor bana..

    http://studiodaily.com/main/news/10212.html
    http://www.adobe.com/products/premiere/supportedformats.html

  • ilkerc dedi ki:

    Allah allah Adobe ye bak sen yahu…

    Bu 4K native nasil bir makinada kurgulanacak ama onu bulamadim.

  • ea dedi ki:

    red geçenlerde sdksını herkese acti, bunun üzerine bütün softwareciler hemen r3d desteği vermeye başladılar. baslangicta red sdksini sadece assimilate’e (scratchciler) vermisti, bu sayede bayagai bir insana scratch sattilar, nasil bir anlasmaysa artik.

    iridas ailesi de artik yeni surumleriyle r3d destekliyorlar. yani yakinda r3d, raw formatlari kargasasinda yerini alip, bir çok software tarafindan dogrudan okunabilecek.

  • doktor dedi ki:

    İlker Bey,gerilla tanımınızı bıraz açarmısınız?Shad kendi imkanları ile digital de olsa uzun metraj çekebıleceğinı belırtmiş ancak ben butçelere bakıyorum bır ıkı istisna haricinde digital çekım olan fılmlerın bile neredeyse 250-300 milyardan başladığını görüyorum,selamlar…

  • serhan nasirli dedi ki:

    Kendi adima tesekkur ediyorum cok yararli bir yazi ve tartisma olmus.
    Ozellikle asa konusu cok sacma geldi ya da ben tam anlayamadim.Tamam preview veriyor diger dosyalara ekliyor ayarladiklarimizi renk vs sonra postta bu dosyalari acarak gerekli duzeltmeleri yapiyoruz.Fakat asa 320 nin altinda veya ustunde cekmiyorsa 800 vs asa da cekemedikten sonra izlemek neye yarayacak anlamadim? Postta brightness contrast i vs acip kapayarak yalanci asa yaratmaktan baska ki bunu herkes yapar zaten postta. Yani fotografta raw cekerken bunu ayarlayabiliyoruz dediginiz gibi gercekten garip bir durum olmus

  • ilkerc dedi ki:

    Doktor gerilla mantigini parayla olcmek zor. 100 dolara da film cekilebilir, 2 milyon dolara da.. ikisi de gerilla olabilir.

    ama benim ne kast ettigimi soruyorsaniz 100 bin YTl altina (her sey dahil) cikanlara gerilla derim.

  • doktor dedi ki:

    ilker bey,100 milyarın altında türkiyede benım bıldiğim karpuz kabuğundan gemiler yapmak,yazı tura bır de tabutta rövaşata var,yani amatör sitelerde hep bunlar örnek verılır,gerilla mantığı ile ülkemizde çekılen diğer filmleri gerçekten tanımak isterim,selamlar,saygılar..

  • ea dedi ki:

    @Shad:

    SR benim bildigim 10 bit, 12 degil. Yine cok onemli degil ama SR compressed kayit yapiyor, mpeg-4. visually losless tabi 🙂

    Bahsettigin SR yolu, kameranin hd-sdi cikisindan SR’a kayit yapmaksa, bu teoride de pratikte de calisan bir yontem.
    Fakat… kendi imkanlaryla film yapmaya calisan birinin perspektifinden bakarsak:
    – SR kayitci kiralamak pahaliya gelir. Benim bildigim SR kayitci bor tek imaj’da var.
    – Isin postunu kendin yapacaksan, SR’a kaydettigin malzemeyi diske alacaksin demektir ki bu, inan, r3d dosyalari ileugrasmaktan uzun surer. Hem de hala Imaj ya da Sinefekt’e dil dokuyorsun demektir 🙂

    Bence, SR’i da atlayip, iyi bir kasalama ile Blackmagic ya da Aja kartli bir set bilgisayari kurmak ve Cineform (http://cineform.com) codeci ile kameranin hd-sdi cikisindan bu bilgisayara dogrudan kayit yapmak daha iyi bir yontem. Aninda goruntu, sette kurgu 🙂

  • ilkerc dedi ki:

    HDCAM SR, introduced in 2003, uses a higher particle density tape and is capable of recording in 10 bits 4:2:2 or 4:4:4 RGB with a video bitrate of 440 Mbit/s, and a total data rate of approx. 600 Mbit/s.[1] The increased bitrate (over HDCAM) allows HDCAM SR to capture much more of the full bandwidth of the HDSDI signal (1920Ã?1080). Some HDCAM SR VTRs can also use a 2x mode with an even higher video bitrate of 880 Mbit/s, allowing for a single 4:4:4 stream at a lower compression or two 4:2:2 video streams simultaneously[1]. HDCAM SR uses the new MPEG-4 Part 2 Studio Profile for compression, and expands the number of audio channels up to 12 at 48 kHz/24 bit.

  • Shad dedi ki:

    Şimdi ben de wp’den onu okuyordum : )
    HD-SDI’dan kayıt konusunu ilker’le de konuşmuştuk..
    Harici kayıt can sıksa da iyi bir çözüm olabilir.
    r3d -> Adobe workflowu da bir denemek lazım… Şu Red Importer plug-in’ini bulursam deneyecem : )

  • ilkerc dedi ki:

    Alp le konusurken ve dosyalarla oynarken sunu fark ettik. REDCine ile birinci renk duzeltmeyi yapinca aslinda bu veriyi metadata olarak proxy lerin icine ekleyebiliyor.

    Alp Mac te Red Alert le bunu yapmayi basarmis. Yani Proxy dosyalarina CC yapmis ve sonra final cut ta acinca renkler duzeltilmis olarak acilmis.

    Bu yolla renderdan epey yirtmis olunuyor. Ince renk duzeltme de artik final cut output undan yapilir.

    EA nin dedigi esneklik meselesine ben katilamayacagim. Ornegin 40D ile cektigim RAW dosyalarda buyuk bir esneklik var. Neredeyse 1.5 – 2 Fstop luk duzeltmeler yapabiliyorum ve goruntude ciddi bir bozulma olmuyor. Oysa ne yaparsam yapayim RED dosyalarinda ayni seyi basaramadim. 16 bit Tiff olarak Photoshop a gecirdigimde de boyle bir durum olmadi.

    Ben bir seyi yanlis yapmiyorsam bunun iki nedeni olabilir: 1- RED’in sıkıstirmasi 2 – Adobe Camera Raw daki gelismis seceneklerin RED dosyalarini duzeltecek bir programda bulunmamasi.

    bana birincisi gibi geliyor.

  • ea dedi ki:

    Iridas bugun Speedgrade’in 2009 versiyonunun betasini cikardi. R3D ve Cineform destegi ile birlikte.

    Red’in sikistirmasi ile ilgili pek bilgim yok ama Camera Rawdaki gelismis secenekler oyle ya da boyle bir sekilde film grading applicationlarinda var, onun icin RAW vs R3D konusuna cozum getirmek icin ayni seyi hem 40D ile raw hem de red ile cekip oyle bakmak lazim.

  • ali özel dedi ki:

    red konusunda en kapsamlı tartışma olduğu için teşekürler…
    ve çok aydınlatıcı…
    teşekürler.

  • onelli dedi ki:

    of o kadar çok bilmediğim terim var ki ve bunların tamamını araştırabilecek o kadar zamanım yok şu sıralar. pöf!

  • ramazan dedi ki:

    bu serbest piyasa düzeni hale hazırda olan iş akışımızı karışrırıyor ve zamanımızı çalıyor. bir çeşit dikkat dağıtmaca.

    bir değişiğini de oğrenmek zorunda kalmayız umarım..

    bu ne be… oku oku bitmiyor.. 🙂

  • alp dedi ki:

    ne enteresan birsey aslinda kotu dedigimiz begenmedigimiz butun eski turk filmleri dogru duzgun yikanmis basilmis ve saklanmis olsa bugun cekilmis cogu digital filmden daha iyi gozukuyor olucakti … aslinda film teknolojisi karmakarisik gozuksede digitale gore o kadar o kolay ki.. bebek dogurmak gibi ikiniyorsun cikiyor.. digital ise tup bebek yapmak gibi .
    onca terim onca yol onca yontem kayipsiz olmak compression yememek ve ote yanda sinemanin adem ve havvasindan beri varolmus metal halitogullarinin isigi gorup senlenmesiyle resim olusturan film kareleri..iyice abartmak gerekirse bebek yapmak oyle bir hal alicakki o an goruceksiniz nasil bir insan olusacagina ve ya silicek ya devam ediceksiniz ama iste cikis almaya gelincede en iyisi olsun basi soyle kici boyle derken sefil olucaz.yurt disinda doguranlar yurt disindan ebe getirenler falan filan…..

  • Shad dedi ki:

    birisi cocuk dusunuyor galiba : )

  • ahmet dedi ki:

    Yine de evlat edinilmiş bir “red” köşede iyi oturur diye düşünüyorum. Şimdilik uslu uslu!

  • alp dedi ki:

    sizin bebek gelsin onunla oynamak istiyorum amca olmak onu omzuma almak istiyorum shadcim 🙂 bize daha var..

  • ilkerc dedi ki:

    Filmin ölümü kaçınılmaz bir şey. Artık tek soru bunun kesin olarak ne zaman olacağı… Fotoğraf alanında bir kaç marjinal (Okan Bayulgen falan gibi marjinal olmaya çalışanlar da var) dışında dönüşüm gerçekleşti.

    Hareketli görüntü için biraz daha vakit var…

  • ergin dedi ki:

    selam,

    batarya adaptörüm (RED) yandı çin malı mıdır nedir?:)
    elimde kalan son pil ömrü ile aşağıdakini çektim..
    http://www

    Bu arada amerika’ya tamire birşey göndermek ne zormuş allah düşürmesin yani. alenen kaçakçı muamelesi görüyorsun.:(

  • DoPDodo dedi ki:

    Bu başlığı ilk okuduğumda birden çok reklam filminde çalışmak
    için gittiğim Bakü’de bir otel odasındaydım. Bu filmlerden
    biri 35mm (Arri 435 Extreme, Cook S4 serisi, Angenieux Optimo
    24-290, Angenieux Optimo 15-40), diğeri ise Thomson Viper
    Filmstream kamera ile (Zeiss Digi Prime 3.9mm, Digizoom 6-24,
    Digizoom 17-112) çekilip Hdcam SR ile kayıt edildi. Aynı hafta
    içinde türlerinin önde gelen avadanlığıyla iki ayrı disiplinde
    çalışma şansına sahip oldum.

    Meraklısı için: Thomson Viper belki de Red’in fikir
    atası.Ã?zerinde Technicolor yazan bildiğim tek elektronik
    kamera. Mekanik obtüratörü var ve CCD’nin ürettiği sinyal, en
    az işlemle Dual HD link ile kayıtçıya (4:4:4) aktarılıyor.
    Monitörde telesine odasına ilk girdiğinizde gördüğünüze benzer
    son derece düşük kontrastlı bir resim gösteriyor Filmstream
    tarzı çekim yaparken. Bu sistem bildiğim kadarıyla İstanbul’da
    hiçbir yapımda kullanılmadı. Bence elektronik görüntü saptama
    konusunda devrimci bir yöntem. Kişisel olarak da gördüğüm
    kadarıyla 320 ISO sabit duyarlılıkta 11 fstop’a kadar dynamic
    range sağlıyor.

    Film ile çalışırken pozometremi çok fazla kullanan bir görüntü
    yönetmeni değilim. Benim için sahnenin ışıklandırılması
    bittikten sonra, aydınlatma kontrastının sağlamasını yapmak ve
    nihayi diyafram kararını vermek için kullanılan bir araçtır
    ışık ölçer. Özellikle highlight’lar konusunda gevşek
    davranırım çünkü özellikle yeni kuşak filmler, bu konuda aşırı
    bağışlayıcı. 7 fstop fazla pozlanmış alandan detay kurtarmak
    iş değil. Hele yeni kuşak “color grading” donanımları ve
    Spirit gibi telesine cihazlarıyla hareketli alanları da takip
    ederek aynı kare içinde onlarca ayrı bölge için yerel
    ayarlamalar yapmanız mümkün. Böylece sette oldukça gevşek ve
    toleranslı çalışabiliyorum. Bu söylediklerimi özellikle ışığın
    gidip geldiği parçalı bulutlu bir günde çalışırken düşünün.

    Bakü’de de böyle oldu. Neredeyse güneş battıktan sonra bile
    bazı gün planları çektik ve yüzüm kara çıkmadı. Hızlı ve
    toleranslı çalışırken iki şeye güveniyordum: filmin esnek
    yapısı ve deneyimli bir “colorist” ile çalışma lüksü.

    Elektronik kamera ile çalışırken, test ya da ön ışıklandırma
    dışında pozometre kullanmam. Yıllar içinde bunun tümüyle
    lüzumsuz olduğunu anladım. CCD ve CMOS pozometre ile iyi bir
    ikili olmuyor. Viper için yeterli test yapmasam da daha olumlu
    konuşabilirim. Gerçekten 320 ISO gibi göründü. Ama ben yine de
    eski alışkanlığımla “waveform monitor”den gözümü ayıramadım.

    Gerçekten de elektonik kameralarla çalışırken bir ölçü
    manyaklığına tutuluyorum. Her ne kadar Viper’da 11 fstop
    alanım olsa da optimum sonucu almak için 1/8 fstop inceliğinde
    ayarlamalar yapıp duruyorum. Çünkü hightlight’ların
    tepelerinin düzleştiği waveform’da çok net görünüyor. Kafamı
    film ile çalışırken düşündüğüm yönün tam tesine çalıştırmam
    gerekiyor. Highlight’ları kontrol altında tut, gölgede nasılsa
    detay alırsın. Ama siyahları fazla da “gömme”, dolgu ışığından
    vazgeçmesen iyi edersin. Güneş buluta girip çıkıyorsa dikkatli
    ol, vb. Çektiğimiz filmlerin içeriği gereği Bakü’deki
    çekimlerde Viper’ı zorlayamadım. Temelde istenen tam olarak
    “film look” değil “semi-video look” denilebilecek bir tarzdı.

    Bu nedenle ışığımız da ona göre oldu. Kameramın arkasında
    “dimmer”ini kendi kontrol ettğim bir Divalight bulundurdum,
    yani bolca kontrollü dolgu ışığı kullandım. Viper Venom
    denilen bir çeşit magazin de kullanabiliyor. Bakü’de 10 dakika
    kadar kayıt yapabilen bir tanesi mevcuttu ama fazla pratik
    olmadığı söylendiği için Hdcam Sr ile kayıt yapmayı tercih
    ettik. Bu kez renk dengesini, orada kurgu ve diğer işlemleri
    yapan değerli bir arkadaşla yapmamız gerekti. İşimiz temel
    dengeleri tutturmak olduğu için kolaydı. Ancak karmaşık
    işlemlerde başımıza ne gelirdi bilemiyorum.

    Bütün bunları yaşarken sizin yukarıda tartıştığınız konuları
    okuyordum. Red’in pozlama aralığı, evde renk dengelemesi
    yapmak (color correction lafında nefret ediyorum, yanlış bir
    şeyin düzeltilmesi değil yaptığımız, yani külliyen yanlış
    kullanılan bir laf), Spirit’in yalnızca bir scanner olması
    filan gibi… Tabii bir de gerilla konusu.

    Özür dileyerek şunu düşündüğümü itiraf etmeliyim: “Değişken
    ışık koşullarında, zamana karşı, elde yeterli veya yetersiz
    ışık avadanlığı, yapım baskısı, tahammülsüz bir yönetmen ve
    oyuncu grubuyla, kiralanan mekandan bir an önce çıkartılma
    sıkıntısı içinde film çekmemiş herhalde bu insanlar”.

    İdealize ettiğim neredeyse mükemmel görüntü yönetmenin iki
    malzemeyle, (film ve elektronik) nasıl çalıştığını nasıl tarif
    ederim diye düşündüm: Film ile çalışırken sırtını oldukça
    sağlam bir duvara dayamış, görece güvenli; elektronik bir
    kamera ile boşlukta ayakta durmaya çalışan ve elektonik
    göstergelere bakarak koşuşturan bir adam. Eğer bu idealize
    edilmiş görüntü yönetmeni yerine az da olsa ölçüm hataları
    yapan bir görüntü yönetmeni koyarsanız, projenin sonunda
    (film = mutlu yapımcı, elektronik = üzgün yapımcı) sonucuna bile
    varabilirsiniz. Film setlerinde herşeyin kontrol altında
    olmadığını, herşeyin ölçülebilir olmadığını, bolca hata
    yapılabildiğini film çeken herkes bilir. Söylemek istediğim
    endüstrinin güvenli bölgede durmak için film tabanlı çalışmayı
    tahminimizden daha uzun süre destekleyeceği. Bu iş dia pozitif
    çekmeye alışmış fotoğrafçıların sayısal kameralara kolayca
    alışmasına benzemeyecek görüşündeyim.

    Evet, sonunda elektronik kameralar film kameralarını yok
    edebilir. Özellikle Bakü gibi film laboratuarının olmadığı,
    film yıkatmak için İstanbul ya da Moskova’ya uçmak gereken
    coğrafyalarda bu daha da hızlı olabilir. (Kutularca film ile
    uçak yolculuğu yapmak her zaman iğrenç bir macera ama Bakü’de bir film laboratuarının kurulma hazırlıkları olduğu konusunda söylentiler var) Ancak endüstrinin son zamanlarda eskisinden daha çok 65mm film kullandığını da unutmamak gerekli.

    Benim profesyonel olarak kameranın arkasında geçtiğim ilk
    yıllarda Sinefekt’in elindeki telesine aygıtı 35mm filmden 5
    fstop (yanlış okumadınız beş) aralığında elektonik görüntü
    üretiyordu. Benim 7 fstop aralıklı digital betacam
    kameralardan bu yana şaka yollu söylediğim “5 fstop olsun,
    bizim olsun” lafı o günleri anarak söylenmiştir. Elektronik
    algılayıcılar cephesi (CCD ve CMOS teknolojileri) şaşırtıcı
    şekilde son 10 yılda ışık algılaması ve duyarlılık konusunda
    yerinde sayarken, film cephesi ciddi yeniliklere sahne oldu.

    Sanırım bir süre daha ikisiyle birlikte yaşamaya “katlanmak”
    zorundayız.

    Daldan dala atladım ama derdimi anlatmaya çabalıyorum işte. Film üretimi ciddi bir süreç. Gerilla bile olsa ciddi para ve daha da ciddi emek gerekiyor. Filmleri alet edevat yapmıyor, insanlar yapıyor. Dolayısıyla “ben evde yapayım” dediğin anda bütün bir bilgi birikimini çöpe atmaya hazırlanıyorsun. Nükleer savaştan sonra tarih öncesi dönemlerdeki yaşam tarzına dönülen öyküleri anımsatıyor bana. Hedefte günümüzün parasıyla 10 lira gibi bir ücret ödeyerek yaptığımız filmi izlemesini beklediğimiz bir seyirci varsa, ona parasının hakkını vermek zorundayız. Bu nedenle marjinal örnekler dışında sinemanın bir “endüstri” olduğuna inanıyorum ve üretimin fazla kolaylaşmasının kaliteyi kötü yönde etkilediğini düşünüyorum. Beni elitist bulabilirsiniz ama salonda izleyeceğiniz filmleri seçerken sizin de elitist davrandığınıza eminim.

  • ilkerc dedi ki:

    🙂 Hoşgeldin Doğan. Yazmana cok sevindim fakat ben de cekimdeyim uzun cevap sonra! : )

  • serhan nasirli dedi ki:

    Red tekrar guncelleme yapti ve gerekli bilgileri tekrar yeniledi sanirim bugun.Fiyatlar ve ozellikle artirilan fps hizlari dikkat cekiyor.Bence olamsi gerekeni yapmislar.Her ne kadar cozunurluk dusse de 2k de 350 fps ye kadar cikiyor ayrica speed ramp de mevcut. Kendi adima Dogan Bey e de bu guzel yazisindan dolayi tesekkur ediyorum cok yararli

  • ilkerc dedi ki:

    Dogan gec cevap olacak ama:

    Dediklerinim coguna katilmakla birlikte, “ev yapimi sinema” (veya gerilla sinema her ne dersek diyelim) konusunda senden farklı düşünüyorum.

    Yıllardır sektörde reklam, klip vs çekerken sektörün kurallarından ve alışkanlıklarından nefret ettim diyebilirim. Sektör doğal olarak bazı şeylerin bazı ezberlenmiş şekillerde yapıldığı bir yer. Sözüm meclisten dışarı ama bazen bir görüntü yönetmeni bir yeri aydınlatırken ilk başta ışık çok iyidir. Sonra yavaş yavaş kötüleşmeye başlar : ) gittikçe daha kötü olur ve sonunda en kötü haline gelir!!

    Bununla ne demek istedigimi anlatabiliyor muyum emin degilim ama dogru anlasilmak isterim: Sektör denen şey yeni yaklaşımlar denemeye izin olmayan bir yer. En azından Türkiye’de böyle. Ã?stelik çalışan insanların da film kültürü çok eksik, hatta çoğunda hiç yok.

    Hal böyleyken gerilla sinemayı dışlamak bana doğru gelmiyor. Sonuçta ben bugun geriye baktığımda gerçekten gurur duyduğum şeyleri hep kendi kendime veya etrafımdaki sınırlı sayıda insanın desteğiyle yapmışım.

    Bu noktada seninle hem farklı hem aynı duruyoruz: Ben RED e yeterince gerilla olmadığı için kızıyorum, sen sanırım yeterince sektörel olmadığı için : ))

    ama inan seni de anlıyorum. sevgiler.

  • meraba arkadaşlar……
    gittiğim yönetmen yardımcılığı kursunda, bize eğitim veren Muzaffer Hiçdurmaz “filmin doğallığını başka hiçbir şeyde bulamazsınız, yakın bir gelecekte artık sinemalara filmler internet üzerinden gelecek; ama, o ışığın doğallığı, onu taşıyan filmde bulunuyor……” dedi…

    eh, bende her ne kadar 16 mm’e çekerek, 35 mm’e aktarmayı düşünsemde, artık; red scarter (2/3 çipli galiba 16 mm’e yakın görüntü kalitesi) ile çekimini rahat ve özgürce yapıp, filmi kendi imkanlarımla kurgusunu da yaparak, sinefekte yollamak düşüncesindeyim…ama dijital ortamdan intermedia filme aktarılış çok pahalı, makinanın sabit bir kullanım fiyatı var…10 milyar kadar, intermedia film normal negatiften daha pahalı ve banyosu da var…onu daha emin değilim ama, 4000*2300’lük bir projeksiyon makinasıyla perdeye aktarırken, bir yandanda 35 mm makina ile çekim yaparak filme geçirmek daha ucuz olduğunu düşünüyorum; hem elimizde direk negatif olacağı için, pozitif iş kopyaları çok kolay basılabilir…ama, bulanık olması, renk kaybı gibi şeyleri hayal ederek tahmin edebiliyorum…bu haliyle sanki el kurgusu yapmışız gibi hiç dijital ortama aktarılmadan çekilmiş doğal film gibi olacak……

    aslında bakınca telesine ışıkla alıyor dijitale, intermedya ışıkla yazıyor filme…aynı hesaba geliyor ama, fiyatta çok fazla tasarruf yapılıyor ve yine kendi olanaklarımızla hallediyoruz gibi……ne dersiniz……

  • Ethem dedi ki:

    Film parası, 35mm kamera kirası, banyosu, baskısı derken; direkt digital kopyayı verip 35 baskı almaktan daha ucuz olacağını sanmıyorum… Matematiksel bir hesapla hemen hemen eşitlerler birbirlerini…

  • ilkerc dedi ki:

    Sevgili Evren affina siginarak cok sevdigim ama az soylemeye calistigim bir sozu soyleyecegim:

    Olmaz oyle sacma sey : )

  • Eylem Caner dedi ki:

    RED ile çekilmiş ilk Türk filmi yolda, haberiniz vardır sanırım ama..

    Fragman gereğinden çok fazla uzun olsa da görüntüler hoş.. Hadi bakalım..

    http://40thefilm.com/

  • muammer kocak dedi ki:

    hepinize selamlar…
    red konusunda cok az bilgim olmasından dolayı bu aralar daha bir tedirgin yasıyorum 🙂
    gecenlerde bi arkadasımla birlikte canon 5d fotograf makınesının video cekme ozelliği ile 1980*1080 cozunurlukte klip cektık. ve 2 hafta icinde de red kamera ile bir klip cekme istegim var. fakat canon la cektıgım goruntulerı avid media composer 3 sayesınde cok zorlanmadan kurgulayabıldım. online yapma sureci tam bir kabus olmasına ragmen…

    soylemek ıstedıgım ya da sormak ıstedıgım soru ise eger red le 2 k calısırsam ve bu bilgiyi avid setime dnx 120 compressor kullanarak import edersem herhangi bir problem beni enselemek icin gecenin o saateinde calıların arasında bekliyor olur mu. eger bu bir sorunsa bununla nasıl basetmelıyım. tesekkurler 🙂

  • ilkerc dedi ki:

    Olabilir ama cok garip bir sey yapmis olursunuz. RED’in asil guzel tarafi RAW dosya ile calismasi. Avid e aktarmak bunu bozuyor. Dogrusu Premiere ile calisip (import gerektirmeden) sonra AE ile online yapmak olabilir…

  • dz2685 dedi ki:

    biri bana yardım etsiiiiiiiiiiiiin :=) farzedelim ben filmi çektim.yani elimde sadeec çekilmiş görüntüler var harddiskte.montajda beniz en çok zorlayacak olan ya da tamamıyla post aşamasındaki zorluklar nediiiiiiiir.

  • erkan dedi ki:

    selam ilker abi! =) elimde red cameradan çekilmiş görüntüler var dediğin gibi bunlar 1 R3D dosyası 4 tanede mov dosyası.REDCINE programını indirdim.ama bu elimdeki dosyaları açamıyorum sadece izleyeciğim üzerinde oynama yapmıcam bilgisayarımın 8GB ram olması gerekir mi hala ? teşekürler =)

  • yasinköse dedi ki:

    Redcine programını açtıktan sonra import clip yap 1 adet R3D dosyası gözükecektir. Sonra o dosyayı timeline’a benzeyen bir boşluk var oraya sürükle ve play tuşunu bul.Ramin 8GB olması şart değil ancak,elindeki görüntü 24p ile çekilse dahi 5fps gibi birşeyle karşılaşırsın. Çok önemli bir durum değilse ve elinin altında macbook pro bulunuyorsa REDin sitesinden indireceğin paket yazılımın içinde REDrushes mevcuttur. istediğin seçeneklerde (rec709,red space v.s ) h264 prores çıktı al dilediğin gibi seyredebilirsin.
    Eğer yeni bir update çıkmamış ise, redcine hariç Red’e ait hiçbir yazılımı windows tabanında çalıştıramazsın.

  • alperen ersan dedi ki:

    selamlar..film ve kamera meraklısı birisi olarak sitenizde anlatılanlardan ve konuşmalardan keyif aldım ve canon 7 ile film çekilebilir mi sorusu ile daha da meraklandım..canon 7 ile çekilen film ile red ile çekilen film yada klip arasında ne gibi farklılıklar oluyor diye sormak isterim..kolay gelsin.

  • alp dedi ki:

    selam, Red’in 7D ye gore en buyuk avantaji 12 bit raw data cekiyor olmasi , bu renk duzenlemede daha rahat hareket edebilmenize izin veriyor. 7D de ise ne cektiyseniz elinizde o kalir renkler ile cok oynayamazsiniz ve birde Red profesyonel film ekipmanlarina yuzdeyuz uyumludur . Film kameralarinin kullandigi butun ekipmanlari kullanabilirsiz . Canon 7D de ise bir takim ara aparatlara yada cozumlere ihtiyaciniz olur.En basitinden cinema lenslerini kullanamazsiniz(mount degisikligi yapilmadigi surece). Canon Un ise en buyuk avantaji kucuk olmasi, her turlu cekim acisini cok hizli ve kolay bir sekilde yapabilirsiniz. Bence iki kameraninda kullanim alanlari farkli, proje bazinda ikisininde birbirine gore avantajlari dezavantajlari var.

  • Mert Baydur dedi ki:

    @ Eylem Caner

    RED’le çekilmiş ve vizyona giren ilk uzun metraj sinema filmleri sanıyorum Kurtlar Vadisi Gladio ve 7 Kocalı Hürmüz.

  • Ulas dedi ki:

    Melekler ve Kumarbazlar’da RED ile cekildi 23 ekimde gosterimde idi…

  • E dedi ki:

    Oysa benim mesaj tarihim 17 Haziran :). Film henüz vizyona girmediğinden kaybetti o ünvanı tabii. Bu aralar 30un üzerinde film RED ile çekiliyor veya çekildi zaten, büyük cevher Türkiye için.

  • Ulas dedi ki:

    Evet ama hala RED’in hakettigi gibi kullanildigi bi proje “ben” goremedim.Ha RED ile cekmissin ha digibeta,hadi haklsizlik etmeyelim hdv dielim.Artik katliam posttami yapiliyor,baskidami,tv ye gidiyorsa kanaldami, ben anlayamadim. Ama feci bir emek katliami hissediorum.Ozellikle Turkiye gibi yayin teknolojisinde tek-elciligin en ust duzey oldugu dolayisi ile diger ulkelere gore kaliteninde en altta oldugu ulkelerde, dogaldir diye dusunuyorum.
    Dunya icin cevher,RED ile herseyin akisi degisti,onemli bir tarihi olaya taniklik ettik.Ne guzel:)

  • merhaba, İlker abi;

    aklıma gine çingene işi bir çözüm geldi…film basım maliyetlerini azaltmanın bir yolunu daha düşündüm :–)

    35 mm’e çektiğimiz görüntülerin banyosunu yaptırdıktan sonra, teslim aldığımız negatifleri telesineden geçirerek, bilgisiyarda pozitif hale getiririz…Bilgisiyar kurgusundan sonra, montajlanan hangi kısımlarının, doğal akışında kalacağını belirledikten sonra; onları zaten elimizde olan negatif 35 mm filmlerden kesip, bir yerde saklıyoruz…Yazı, efek, yeşil ekran, animasyon, görüntü geçişleri gibi Bilgisiyardan daha kolay çıkacak dakikalarla ölçülecek kısımlarınıda intermedia’ya bastırarak 35 mm film elde ederek, o sakladığımız filmlerle birlikte, el kurgusuyla montajı tamamlıyacağız…

    anlatımın çok dolaylı oldu ama, böylece; filmin %80’i el kurgusuyla biterken, gerekli kısımları bilgisiyar kurgusunda tekrar filme basılacak…baskı işi 50 milyarsa, 20’ye inmez mi??

    “olmaz öyle şey, bunlar rüya mı” diyeceksin de, olsun……

  • ilkerc dedi ki:

    Selam Evren, zaten bahsettigin sekilde yapiliyordu bir kac yil onceye kadar. Fakat simdi DI isleri daha yayginlasip ucuzladigi icin artik herkes herseyi DI olarak bitiriyor.

    dusunmeye devam : )

  • flutku dedi ki:

    35mm kamera kiraları uzun metrajlar için gittikçe düşüyor moviecam günlük kirası 1000tl (arricam 1300tl arri 435 ise 800 tl) kaldı ki bu komple kamera pakedi içinde matteboxu follow focusu zartı zurtu herşeyi dahil. Zorlarsanız haftalık 2 günlük parası bile verebilirsiniz. Lens mevzusunda zaten aynı lensleri red için de kullanmak ve kiralamak zorundasınız. Bununla birlikte yakında film fiyatlarının da düşmesini bekliyorum böyle bir rekabet ortamında kutu başına 300dolar civarı bir para ödemek pek akıl karı değil gibi gözüküyor. Kodak ve fuji batmak istemiyorlarsa fiyatlarını aşağılara çekmek zorundalar.

  • yasir doğan dedi ki:

    redle ilgili bi atasözü vardır 🙂 çok sevdiğim hatta çok kısa süre içinde tanıdığım ve sevdiğim birisinden duyduğum bi söz. “red kadınlar gibidir bazen nefret edersiniz, bazen aşık olursunuz”

  • Terlikli dedi ki:

    Merhaba,
    R3D data manager’da ki ” checksum ” ile ilgili ayrıntılı bilgi verebilecek olan var mı ? MD5 nedir, SHA1 nedir, SHA 256 nedir, check checksum yapılmaz ise ne olur vb, teşekkürler.

  • yasin köse dedi ki:

    Terlikli merhaba
    R3D data manager kullanırken bu terimlerle sık sık karşılaşabilirsin.
    Checksum olayı şu !
    Red one redcode algoritmasında bir görüntü yaratıp bunu CF karta veya RED diske yazar.
    Yazılmış olan bu görüntüyü (r3d data manager kullanıyorsan )yeni bir HDD ye aktarım yaparken “checksum” (check summary) alırsın.

    “Check sum” için MD5-SHA1-SHA256 gibi seçenekler bulunur.

    MD5 â?? 128-bit hash
    SHA1 â?? 160-bit hash
    SHA256 â?? 256-bit hash
    SHA384 â?? 384-bit hash
    SHA384 â?? 384-bit hash değerlerinde “checksum” sonuçları belirtir.

    tüm bu değerler eldeki görüntünün ilk kaynaktaki gibi olup olmadığını test etmeni sağlar. Yani VERİ BÃ?TÃ?NLÃ?Ä?Ã?.

    Checksum yapmadığını farzedelim.
    CF kartın üzerine gelip specifications’a baktığında “59 files on 12 folder 16 10,0 GB (10.813.135.469 bayt)” yazısı gördün ve kopyalamaya başladın. kopyalama bitti ve kopyaladığın yere baktığında “59 files on 12 folder 10,0 GB (10.813.135.469 bayt)
    yazısı gördün ve rahatladın. işte burada gözünle “checksum” yapmış olursun.

    R3d data manager’da checksum alırsan MD5-SHA1-SHA256 seçeneklerinden bit değeri en düşük olan MD5’ı seçersen 1 saatte checksum alırsın,SHA1 Seçersen 2 saatte,SHA256 seçersen 3 saatte checksum alırsın.
    hangi bit değerinde “checksum” alırsan, aktarım yaptıktan sonra
    o kadar rahat uyku uyursun.

    veya r3d data manager kullanmazsın “mac”in “windows”un data aktarım sırasında hiçbir falso yapmayacağına güvenip kendi files directory’ni yaratıp bunu, filmin POST’unu yapacak arkadaşlarla paylaşırsın çok rahat uyursun.

  • osman siewertsen dedi ki:

    burada benim merak ettiğim bir konu var…

    yurtdışındaki ortağım red materyallerinin kesin surette dpx dosyalarına atılması gerektiği yönünde….

    Ben bunu türkiyede dile getirdiğimde insanlar bana tuhaf tuhaf bakmakta…asıl işimden bir parça uzakta bir konu aslında,ama onların red işlerine baktığımda da yüzde yüz hak veriyorum çünkü çok temiz işler çıkmakta…dpx dışında dosyalara aktarımın hem çözünürlük hem de diyafram kaybına yolaçtığını israrla belirtmekteler….

    ben burada projelerimde ağırlıklı olarak panasonic 3000 ve 3700 üzerinde yoğunlaşmış durumdayım,rawa kesin surette geçmek istiyorum,ama red bana hala güven veremiyor bir türlü…evet kesin surette iyi bir ürün sakın yanlış anlaşılmasın ama…4k biraz işin aldatmacası değilmi?

    Alexa için temmuz sonu turkenstrasse nin yolunu tutma kararı aldım…alımıda 6 ay içerisinde gerçekleştirmeyi planlamaktayım…

    Bu arada alexadaki sxs kartların tıpkı p2 kartlar gibi olacağını düşünüyorum ama 4.4.4 ün portable kayıtçıyla olacağı aşikar….

  • yasin köse dedi ki:

    Merhaba “osman siewertsen”
    Sinema veya reklam filmlerinin post’u yapılırken color correction aşamasında en yoğun kullanılan c.c programları autodesk lustre, fcp color gibi programlar.
    Bu programların hepsi dpx. üzerine color correction yapılmasına müsaitler.
    Sinema filmlerinde color correctiondan sonraki aşama film print olduğu için dpx. işleminin son ! aşamada yapılması gerekir.

    R3D dosyalarının kurgulanması daha ilk zamanlarda problemli olduğu için dpx. olarak saklanması mantıklı gelebilirdi.

    Ancak günümüzde Avid, Final cut, Adobe premiere v.b programları R3D native olarak gördüğü için dpx işlemi sona bırakılabilir.
    Çekim yapıldıktan sonra r3d dosyaları avid’e import edilebilir, mpeg 4 kadar basit kurgulanır (kes yapıştır ) daha sonra dpx çıkartıp üzerine fcp color veya diğer c.c yazılımlarıyla grading v.s yapılabilir.
    Yani görüntüyü hemen alıp dpx. çevirmenin bugün hiçbir avantajı mantığı yok ! özellikle gamma seçeneklerinde daha sonra değişim yapmak istediğinizde başınız çok ağrıyabilir.

  • osman siewertsen dedi ki:

    merhabalar yasin;

    benim asıl işim sahada,kamera operatörüde diyebilirsin,dop ta

    neyse…bu dosyalamalar,aktarmalar hala rayına oturmuş değil maalesef en azından çevremde öyle…

    yüksek çözünürlükte 17 inçte çok güzel görünen planlar,kurguya girdikten sonra neredeyse çamura dönüyor..

    luster,da vinci,quantel gibi sistemlerde sorun yok,zaten sorun olmaması için neredeyse telesine parası ödeniyor…

    ama daha low cost işlerde,bari çektiğimizi kaybetmeyelim diyorum kendi kendime ve bunun için nasıl dosyalamalar olması gerektiğini merak ediyorum,ben de bu konuda tüm görüşlere açığım,gavurun tavsiyesi DPX olarak atılması ve adam gösterdiği işlerlerle kendini haklı çıkarıyor…mesela scratchtede çok temiz işler çıkıyor…

    olayın color managment boyutundayız,bence bu anlamda setlerde artık DITların mutlaka olması gerektiği,bu kendi başına bir iş oldu,ben bunu yurtdışından çok getirmek istiyorum türkiyeye ama herkes 100 liranın bile hesabını yaparken maalesef meraklılar dışında bu konuyu tartışamıyoruz bile…

    saygılar

  • osman siewertsen dedi ki:

    bugün montajı bitmiş bir işimi seyrettim,final cutta yapıldı montaj avcintra100 4.2.2 kayıt…

    Final cut avcleri mxf dosyalarda görüyor…alırken ve çıkış verirken iki kere değer kaybediyor…gamma rangeleri biraz düştüğümüz yerlerde grainlar oluşmakta,ama aynı grainler highlightı olan yerlerdede mevcut…ve biz bunları apple cine displayinde seyrettik,bu display yüzde 90 referans teşkil ediyor…

    Ben artık kafayı yemek üzereyim,çektiğimi görmek istiyorum,tek derdim bu oldu….

    hangi plugin doğru ?? Dpxe internetten 1500 dolar istiyorlar….

  • Ulas dedi ki:

    Osman bey selamlar;

    Cektigini gercekten dogru sekilde gorebilme olayi benide hep delirtmistir.Sette “woov” diye monitorden baktigimiz sey tv kanalinda o sekilde gorunmuyor.Hadi kanaldan vazgectik, postta bile noldugu belli olmuyor.Ozellikle digitalin dunyayi sardigi bi donemde bircok is akisi alternatifi oldugu icin, herkez degisik yol izliyor ve dogrusu aslinda cok acik olmasina ragmen gene malesef ekonomik nedenler dolayisi ile cok farkli sonuclara variliyor.Is akislari ile ilgili biseyler sogluyecek kadar bilgili bulmuyorum kendimi, ama ingilterede full hd olarak Red ile cekilmis “Being human” dizisini seyrettim.Belliki cok dusuk butceli bir is.Oyleki bir bolum bizim ortalama reklam butcelerimizden bile dusuk sanirim, ama goruntuyu gordugum zaman simdiye kadar hic bu kadar guzel birsey gormedigimi, kendime sogledigimi hatirliyorum.Bukadar guzel color bukadar dogru post isi nasil cikar sasirmistim:)Benim calistigim hic bir red projesinde malesef bogle birsey goremedim:)

    http://en.wikipedia.org/wiki/Being_Human_%28TV_series%29

  • osman siewertsen dedi ki:

    şimdi adamların know how’ı da çok önemli…düşünün nerelerden nerelere gelmişler,yani bizde ki posthouse ların,rental hoseların geçmişi kaç sene…londrada veya münihteki bir rental şirketini en yenisi 25 senelik…

    biz de şu var,bilmem ne sistemi çıkmış hadi alalım parkımızda dursun…öncesine bakıyosun,daha bir önceki teknolojiyi tamamlamamış birikim olarak…

    safha safha,adım adım gitmiyoruz gibime geliyor…bir de burada bu iş,hala çok yerel düzeylerde yapılıyor gibime geliyor…yeni şeyler öğrenmeyi pek içimize sindiremiyoruz…

    ey posthouse sahibi atla uçağa git…bi git gez bakalım noluyor bitiyor…

    varolan ekipmanlar post veya kamera, ne derece birikimliyiz…genelde herkes kendine göre solusyonlar üretiyor,bir de şu var; falanca şunu yapıyor,o yapıyorsa doğrudur,bizde yapalım bence yok öyle birşey…

    TV standartlarımız maalesef EBU standartlarının çok çok altında…dolayısıyla,iyi görüntünün çok fazla anlamı kalmıyor…SD yayınlar bile SD standartlarında değil…uydudan başlayıp eve kadar giden süreçte çok ciddi kayıplar var…buna uydu recieverının evdeki alıcıya bağlanan kablo standartının bile çok etkisi var…

    bu arada çok selamlar…

  • yasin köse dedi ki:

    Merhaba
    Daha önce birlikte çalıştığım görüntü yönetmenlerinin hemen hepsinin sinir olduğu olay sette çektiğini görememesi.

    Özellikle uzun soluklu işlerde yapımcıların üç beş kuruşun hesabını yapmadan sette bir DI technician görevlendirmesi şart.

    RAW format kayıt yapan kameraların getirdiği en büyük problem, çekilen görüntünün trilyonlarca varyasyonla anında manipüle edilebilmesi.
    Daha ilk başta worfkflow oluşturulurken filmin post işini yapacak olan şirketin “color correction” monitörünün LUT larını taşıyan bir monitör sete getirilebilirse Ak gamma kara gamma ortaya çıkacaktır 🙂

    Daha önce RAW ile çalışırken karşılaştığım büyük bir sorun, Custom olarak sette belirlediğim gammanın, görüntüler AVİD’e atıldığında değişime uğrayıp REC709 olarak görünmesiydi.
    Haliyle görüntü yönetmeni benim kullandığım “gamma” bu değil diyerek isyan bayrağını çekmişti.
    Umarım AVİD bugün RAW dosyalarını native olarak görmeye başladığından bu yana bu durumu düzeltmiştir.

    avid’e import edilen görüntünün offline’ı yapılırken metadata’yı korumayıp gamma ve renk sinyali için rec709 u seçmesi ve sonrasında çıkartılan DPX.lerin Lustre’daki hali avid’le aramı bozmuştu 🙂

    Bence RAW çeken kameraları HD kamera olarak görüp kamera setuplarını ve DI işini HD olarak uygulamakta fayda var.
    Çünkü RAW ile birlikte taşınan “metadata” dosyaları aktarım yapılıp taşınırken her zaman değişime açık.
    Daha ilk baştan HD sinyali (Rec 709) belirlenip offline,online, color işlemlerinde bu yolun takip edilmesi iç rahatlatıcı olur.
    Yoksa çekilen görüntüleri redcine redalert’ta açıp pdlog685 ten redspace’e oradanda pdlog985’e çevirip oynamak çok keyifli.

    (umarım can sıkıcı olmamıştır, yanlış bilgi halinde bu yorum bertaraf edile )

  • osman siewertsen dedi ki:

    valla ben yatırım yapmaya hazırım,DIT ve cine-tal monitorden tutunda…ama anlatamıyoruz…hallederiz mantığı yüzünden açıkçası çok karamsarım….

  • naim dedi ki:

    avid (AMA) ile Red le kurgu sorunu cozdu sadece Red değil 5Dm2 ıle de sorunun halletı sımdı kı sorun Avid de offlıne calısırken transcode ısıne gırmelı mı gırmemelı mı 🙂

  • Engin S dedi ki:

    Merhaba, ben REDâ??le bir kısa film çektim fakat kurgusunu nasıl yapacağımı bilmiyorum elimde bilgisayar buna uygun değil zaten 5d 7d nin görüntüleri için de iyi değil eski bir bilgisayar. Yeni bir bilgisayar almayı düşünüyorum fakat fazla bütçem de yok, hangi özelliklerde ve hangi fiyat aralığındaki bilgisayarlarla çalışma yapabilirim. Ayrıca hangi yolları izlemem gerektiğini de bilmiyorum R3d dosyalarını işlerken bir kaç yazı okudum ama bilgisayar yeterli olduğundan hiçbirini deneyemedim.
    Yardımcı olursanız sevinirim.

  • Kemalettin dedi ki:

    00006 Epic çalınmış bugün 🙂 Komedi ya..

  • ercü dedi ki:

    scarlet’in çıkış tarihi ile ilgili bir bilgisi olan var mı acaba.. Makina duyrulalı 2 yıl oldu ancak hala Red’in resmi sitesinde ses yok. Duyduğuma göre Red sahiblerine öncelik verilip dağıtılmaya başlanmıs.. Acaba bu bilgi doğru mu ? Bileniniz var mı ?

  • Denis dedi ki:

    Selam herkese, RED One aldık ikinci el fakat MX değil, arada çok fark var mı Dynamic Range olarak. ve nasıl MX e upgrade edebiliriz bilgisi olan paylaşabilir mi… RED firması artık upgrade yapmıyo diye duyduk dogru mu yanlış bilgi mi…
    Teşekkürler

  • osman siewertsen dedi ki:

    ingilterede yapılıyor…ayrıca isterseniz SSD CARD DRİVER’DA yapıyorlar…konu ile ilgili osmansiewertsen@medietek.com‘a mail atabilirsiniz…

  • utku dedi ki:

    denis, red one upgrade halen red tarafından yapılıyor. Ancak ingiltere’de değil tabiki. Sanırsam 7000dolar gibi bir mebla ödeyip kameranı Amerika’ya Red’e göndermelisin. Bu konuda Red’e mail atarak bilgi alabilirsin.
    Mysterium x ve mysterium sensor farkına gelince mysterium x sensörü bir önceki sensöre göre ışığa daha duyarlı, highlightlara karşı daha toleranslı ve noise konusunda ise 1000 asaya kadar sorunsuz bir yapıda. Yanılmıyorsam 13stop dynamic range e sahip.

    http://shootwithred.com/wp-content/uploads/2010/03/Low-Light-Compare-LR.jpg
    http://shootwithred.com/wp-content/uploads/2010/03/Night-Compare-LR.jpg
    umarım bunlar yardımcı olur.

  • Osman siewertsen dedi ki:

    kurumsal bir domainli email adresi yazıldıysa konu ile ilgili diye,bir durup düşünmek lazım…piyasaya is yapan ve çok alanda trafiğim mevcut…birseyler yazarken çok rica ediyorum

  • utku dedi ki:

    Vallahi benim red one kameram olsa ve onu upgrade ettirmek istesem danışacağım yer red’in ta kendisi olurdu. Bu durum arri alexa sahibi olup bir sorunla karşılaşıldığında Almanya’daki Arri servisi varken Türkiye’den orion’u aramaya benziyor.

  • Denis dedi ki:

    teşekkürler arkadaşlar,
    evet ingiltere ile muhatap olmak banada biraz saçma geldi ama Osman bey sizinle de irtibata geçicem, sanırım önce Direkt RED firması ile konuşmak daha mantıklı…

  • zhibidy dedi ki:

    Merhaba arkadaşlar,
    RED EPIC ile çekilen görüntüleri hafıza kartından, REDCINE-X PRO aracılığıyla aynı anda 2 ayrı hard diske nasıl kopyalayabiliriz.

  • Rentılcı dedi ki:

    R3D Manager i satın alırsın ikisini aynı anda kopyalar redcinex programı kopyalama yapmaz.

  • zhibidy dedi ki:

    Sağolasın usta yardımcı olduğun için şimdi incelemeye başlıyorum.

  • zhibidy dedi ki:

    R3D Data Manager programını satın aldım ustam source seçilmiyor. En üstteki Add Source butonu da aktif değil hiç bir işlem yapamıyorum. Dosyaları bilgisayardan seçiyorum. Acaba Red Mag 1.8 ile hafıza kartını bağladığımda mı aktif oluyor? Bilen varsa yardımcı olursa çok sevinirim. Şimdiden Teşekkürler

  • Rentılcı dedi ki:

    Evet o zaman aktif oluyor adı üstünde sadece R3D dosyaları aktarabilirsin biraz geç cevap oldu ama çözmüşsündür umarım.

  • zhibidy dedi ki:

    eyw sağolasın şimdi bir Red Mag ile hafıza kartını bağladım dediğin gibi çıkış dosyalarını ayarladıktan sonra direk kopyalama işine başladı. Programın en alt kısmında Additional Interfaces bölümünden harhangi bir değişiklik veya ince ayar tarzı birşeyler yapmaya gerek var mı? Yoksa yüklediğimiz ilk ayarlarla işlemleri yapmak yeterlimidir.

  • kamil sarlar dedi ki:

    5d ile çekilen ve tüm pot prodüksiyonu biten bir filmi, 35mm ye aktarıp ilk master kopya ve sonraki her kopya bedelinin güncel fiyatlarını paylaşabilir misiniz.Teşekkür ederim.

  • kamil sarlar dedi ki:

    süre tam 80 dk bu arada.

Leave a Reply

Social Media

Visit Us On TwitterVisit Us On Youtube