Geçenlerde dikkatimi çekti: Bir sinema dergisinde çeşitli sinema yazarlarına geçen yılın en iyi ve en kötü filmlerini sormuşlar. İlginçtir bazı arkadaşlar en kötü film olarak Spielberg’in Münih’ini söylemiş. Gerçekten çok ilginç bir seçim. Birincisi bu arkadaşlar “en kötü” filme nasıl karar veriyorlar bunu merak ettim.
Örneğin bu mantıkla “Münih” o yıl oynayan bütün filmlerden (ki bunların içinden epey ciddi adaylar çıkar) kötü oluyor sanırım. İkincisi bu soruyu sormanın mantığını merak ediyorum: “Yılın en kötü filmi sizce nedir?”.
Tabi ki soru da orada verilen cevap da aslında gerçek değil bunu biliyorum: Aslında bu arkadaşlar bir çizgi çekiyorlar, bir manifesto veriyorlar. Kahrolsun Spielberg!.. Yaşasın sanat!
Sinema okulundan beri bu Spielberg’e düşman olan ne çok insan tanıdım şaşıyorum. Sadece şunu kabullenmekte güçlük çekiyorum: Aklı başında herkes biliyor ki adam sinema konusunda bir deha. (Ben değil Stanley Kubrick söylüyor bunu. Bana inanmazsanız ona inanın bari…). Politik olarak duruşunu sevmeyebilirsiniz, şahsen tanıyıp sevmeyebilirsiniz ama neredeyse her filmi yönetmenlik, kurgu, görüntü, senaryo açılarından harika. Tekrar ediyorum HARİKA!
Durum buyken bu adama “En kötü filmi sen yaptın. Yıkıl karşımdan!” demenin mantığı nedir biri bana açıklasın allah rızası için…
Hocam aynen katılıyorum. Sinema ve ideoloji çok yanyana gelince “kötü” film diye dillendirilen şey sinemanın yapı taşlarına gönderme yapmıyor. Kötülük, ideolojik bir şeyi temsilen söyleniyor. Sanat sevici arkadaşlar bir de bunu inatla o kadar yüzeyselleştiriyor ki filmi gerçekten ideolojik anlamda eleştirmenin bir manası kalmıyor. Gerçek bir eleştiri etkisini kaybediyor.